Ecevit’e kasa atmak mı!
İktidar, bugünkü büyük zulmünü 2001’de bir esnafın Ecevit’in önüne yazar kasa atma eyleminin yaşandığı yüzeysel ve geçici sıkıntılı dönemi emsal göstererek örtmeye çalışıyor. Kıyaslaması bile gülünç!
Ecevit, CHP’nin üçüncü genel başkanı olsa da asıl unvanı cumhuriyet tarihimizin üçüncü sıradaki kişisi olmasıdır. Hatta gericiliğe ve sömürüye karşı tutumuyla İnönü’nün önüne bile geçer.
Ecevit, Türklüğü Akdeniz’den silmeye çalışanların çanına ot tıkayan bir Türk fatihidir. Kıbrıs Türk toplumunun kurtarıcısıdır.
Ecevit, sosyal demokratları üç defa iktidara getiren samimi bir solcudur. Ama ne yazık ki her seferinde Türkiye’nin ve dünyanın bütün kötüleri başına çullanıp onun hükümetlerinin ömrünü kısalttı. Buna rağmen Türkiye’de bir devlet aklı, bir demokrasi bilinci kaldıysa onun eseridir.
12 Eylül darbecilerinin hedeflerinden biri de Ecevit’i CHP’nin başından uzaklaştırmaktı. Başardılar. O da DSP’yi kurdu. Solu yeniden iktidar yaptı ama sağlığı bozulmuş, enerjisi tükenmişti. Fikirleri genç olsa da yaşlı bedeni şeriatçıların baskısına ve çil yavrusu gibi dağılan solu toparlamaya elvermedi.
Keşke Ahmet Necdet Sezer kırmızı ışıkta durmadaki inisiyatifini, ekonomiyi krize sokarak Ecevit’i başbakanlıktan düşürmeye çalışanların planına karşı da kullansaydı. Deniz Baykal gibi AKP’ye iktidar yolunu açmasaydı. Buna rağmen Ecevit, dünya ekonomi otoritelerinden bir Türk’ü, Kemal Derviş’i bulup getirerek ekonomiyi kısa sürede düze çıkardı.
Peki, Ecevit’in, İnönü’nün, Atatürk’ün CHP’sine ne oldu derseniz; Kenan Evren’le kadrolarına bir güzel ayar verildi, Ekmeleddin Vakası’yla hepsi hizaya sokuldu, şimdi de altılı masa ile Türkiye’nin kuruluş değerlerinin, cumhuriyetin özellikle de laiklik ilkesinin ruhuna Fatiha okutuluyor.
Türkiye’yi batırmak üzere çıktıkları yolda Sayın Erdoğan Fetullah Gülen’e “Menzilimiz aynı” diyerek methiler düzüyordu. CHP’nin, “Yahu bu DSP, Türkiye her dara düştüğünde Hızır gibi imdadına yetişen Ecevit’in partisi, ülke tarihinin en dar gününde biz niye onunla beraber yürümüyoruz” demek aklına gelmiyor nedense. Bunun yerine, solun liderliğini ülkeyi bölmeye çalışan etnikçilere bırakıp cumhuriyeti geliştirenlerin değil dönüştürenlerin kuyruğuna takılıyor.
Solcu ve Müslüman geçinen ahaliye sormak lazım: Kısacık süren bir ekonomik krizde esnaf boş yazar kasasını başbakanlığın kapısında Ecevit’e fırlatabiliyordu. Bugün esnafın, memurun, emeklinin, işçinin, çiftçinin midesi boş, ekmek dahi girmiyor. Sarayla birlikte hazineden geçinenlerin dışındaki bütün millet aç. Enflasyon % 167. Bırakın kasa fırlatmayı gıkını çıkarabilen var mı?
Ecevit, kitlelere seslenirken “toprak işleyenin, su kullananındır” diyecek kadar emekten, emekçiden yana bir solcuydu. Bugün hangi solcu yüzde doksanbeşi emekçi olan ülkemizde bunu söyleyebiliyor?
Ecevit, boğazından haram lokma geçmeyen, bir kıyafeti yirmi yıl boyunca giyebilecek, maaşından başka bir geliri, mütevazı bir evden başka mal varlığı olmayacak kadar israftan uzak gerçek bir Müslüman’dı. İslam’da israf haramsa bugün minareyi kılıfını hazırlayarak çalanlar, deveyi hamutuyla yutanlar hangi İslam’ın Müslüman’ları?
Medyaya gelince; yüzde doksan beşinin iktidarın güdümünde olduğu söyleniyor. Peki, geri kalan yüzde beşi gerçekten muhalif mi? Sanmıyorum. O da tam bir sağ ittifak olan altılı masanın borazanlığını yapıyor sadece. Duyarlı bir yurttaş olarak, sözde muhalif bir kanalın hafta içi her sabah demokrasi meydanı dediği çalar saat programının sunucusuyla bizzat kendim iki defa görüştüm. “Altılı masa ittifakının genel başkanlarını, yetkili mensuplarını hemen her gün programınıza konuk ediyorsunuz da neden DSP genel başkanını bir gün davet edip, o partinin ülkenin gidişatıyla ilgili düşüncelerinin neler olduğunu kamuoyu ile paylaşmasına aracı olmuyorsunuz” dedim. Bana her seferinde “tamam, yaparız ederiz” dese de aradan kaç ay geçti programa almadıklarına göre ipe un serdikleri, yapmayacakları belli.
Şimdi anladınız mı neden Cumhur İttifakının iktidarı kaybedecek ölçüde erimediğini? Çünkü Cumhur İttifakının alternatifi, kendi içinden çıkmış üç parti, kendisine benzeyen iki parti ve CHP gibi kendisine benzeme yolundaki bir partiden oluşan ittifaktır da ondan. Bunların, iktidara geldikten sonra CHP’yi tümüyle kendine benzetip geldikleri yer olan AKP ve MHP çizgisine dönmeyecekleri ne malum? Belki o zaman AKP ile MHP’nin adı olmayacak ama Türkiye yine aynı anlayışla, aynı dünya görüşüyle yönetilecek!
Onun için olsa olsa; cumhuriyetin kurucu değerleri olan Atatürk ilke ve inkılaplarını temel alan ve bunun üzerine evrensel demokrasiyi koyan bir sol muhalefet alternatif olabilir ancak. Medya da bu gerçekleri söyleyecek muhalefeti kamuoyu ile buluşturabiliyorsa muhalif medyadır.
Bunların hepsinden daha önemli bir çift sözümüz de DSP’ye olacaktır: Atatürk’ün ve onun en sadık yoldaşı Ecevit’in fikirlerinin, ideallerinin vücut bulduğu partinin bugünkü mensuplarısınız. Dolayısıyla varlığı tehlikede olan demokrasiyi bu tehlikeden kurtaracak azmi ve kararlılığı göstermek, herkesten çok sizin görevinizdir.