Fark etmez…
Bizler, ‘Fark etmez’ sözcüğünü sık sık kullanırız. Ama, gerçek anlamının, toplumsal ve sosyolojik açıdan nerelere dayandığını da hiç düşünmeyiz.
Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre, ‘Fark etmez’ sözcüğü; ‘önemi yok, etkisi olmaz, değişmez’ anlamında olup, çoğumuz ‘Farketmez’ şeklinde hatalı yazıp, gerçek anlamında kullanmama gibi çelişkilere düştüğümüzün bilincinde bile olmayabiliriz.
Bu özel cümlenin önemini ve gerçek anlamını, bilim insanı Prof. Dr. Üstün Dökmen’in, 7 Mayıs 2023 tarihinde, Bursa 20. Kitap Fuarı’nda ”Bursa’yı ve Kitapları Okumak” adlı söyleşisinde çok daha iyi analiz etme şansını elde ettim.
Prof. Dr. Üstün Dökmen, ne yazık ki üzülerek belirtiyorum, çok az sayıda katılımcının olduğu bu söyleşide, her zamanki gibi mizahi unsurları da çokça kullanarak bizleri zihnen ve bedenen başka diyarlara götürdü.
Fark etmez…
Sn. Üstün Dökmen, yaptığı alıntılarda, bizlerin genellikle aynı hataya düşerek, önyargımız eşliğinde şu basit örneği vererek, olayı sosyolojik açıdan gözler önüne serdi;
”İlk kez gittiğiniz misafirlikte, sizlere sunulan kahve ikramında karşı tarafın,
-‘Kahvenizi nasıl alırsınız ?’
sorusuna, büyük çoğunluğumuz adet gereği,
-‘Fark etmez’
cevabını söylediğinizi düşünür gibiyim.”
Bu ikrama, Türk kahvesi tiryakileri ile yaşı genç olanların ise doğrudan, az şekerli, orta veya filtre kahve vb. kahve çeşitlerini söyledikleri bir gerçektir.
Burada amaç, kahve ikramına verilen ‘Fark etmez’ cümlesinin hayatımız boyunca, aldığımız karar ve uygulamalara yansıması, değeri, hatta sonucudur.
”Fark etmez” cümlesi yerine ”Fark eder’ cümlesinin anlam bütünlüğünü düşünerek, ”Fark ettirelim” duygusu ile kesin tavrımızı her alanda koyarak, toplumsal farklılık olgusu ve sorumluluğumuzu birlikte gösterelim derim.
Fark ettirelim…
Ne dersiniz…
”Fark etmez” türü sığ, mantıksız, çağdaş olmayan, kısacası kaypak cümleyi tüm yaşamımızdan atalım…
Bir kez de olsa fark ettirelim…
Bu kavramın olumsuzluğunu yaşamımızın tüm alanlarından sildiğimiz zaman, çağdaşlaşmak ve fark yaratmak konusunda önemli bir adım atmış olacağız.
***
Prof. Dr. Üstün Dökmen’in söyleşi esnasında kullandığı şu cümlesi çok önemliydi ve bizlere yol gösterici bir tarzdaydı;
”Okumak için iki eli bir araya gelmeyen bir milletin, iki yakası da bir araya gelmez.”
İki yakamızın bir araya gelmesi için, hurafelerden uzak, bilimin ışığı altında yol almamız gerekir.
Bursa Kitap Fuarı’nda, Uludağ Üniversitesi’nde, 1980’li yılların hemen başında, ‘İstatistik’ dersini aldığım, Prof. Dr. Necmi Gürsakal’ın, ‘Yapay Zeka’ konulu söyleşisini, dikkatlice izledim.
Bir ara, kendimi Bursa, Altıparmak semtindeki tarihi Uludağ Üniversitesi İ.İ.B. Fakültesi sıralarında hissettim. Değerli hocam ile buluşmak güzel bir andı.
Necmi Hocam ve Mudanya Üniversitesi’nin değerli öğrencilerinin, karşılıklı konuşma şeklinde geçen bu söyleşisi, bizleri derin düşünmeye sevk etti.
İnsan ve yapay zeka unsurunun fayda/maliyet analizinin, bizlerin ekonomik, sosyolojik ve toplumsal açıdan sıkıntılarının ‘başımıza bela olacak… İşsiz kalacağım…’ türlü endişelerimizi sorgulayıcı yönde olması açısından çok önemliydi.
‘Kendi açımdan, yüksek bir enerji ve motivasyon duygusu ile yapay zeka konusunu daha yakından takip edeceğim,’ diyebilirim.
Sizlere de, Prof. Dr. Necmi Gürsakal Hocam’ı takip etmenizi öneririm…
Tüm kitaplarını değer vererek okuduğum Pof. Dr. Emre Kongar’ın, 9-10 yaşlarındaki bir kız çocuğu ile kitap fuarındaki ayaküstü sohbeti hoşuma gitti.
Prof. Dr. Emre Kongar, hangi kitabını okuduğunu sorduğunda, gelen cevap ‘Kızlarıma Mektuplar’ oldu.
Benim de, çok değer verdiğim ve dostlarıma tavsiye ettiğim bu kitabı, kızım Ece’ye de, imzalı şekilde hediye etmiştim.
Yine, Bursa Kitap Fuarı’nda, gazeteci ve doğasever Sn. Dursun Eroğlu’nun, ”Çocukluk Anılarımda KIZILDERE” adlı anı kitabını zevkle aldım ve bir solukta okudum.
1972’li yıllarda, memleketi Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Kızıldere köyündeki yaşanan ve tarihe ‘Kızıldere Olayı’ olarak geçen süreci canlı yaşamış birisi olarak yazıya dökmesi çok önemliydi.
Bu kitabı da okumanızı önermekteyim.
***
Prof. Dr. Emre Kongar’ın 9 Mayıs 2023 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’ndeki, ”Sevginin eli… Nefretin dili…” adlı yazısı, bizlerin yaşam felsefemiz olmalı derim.
”Sevginin eli kalp işareti yapar… Nefretin eli taş atar… Hangisini seçersiniz?”
Demokratik ve aydınlık günler için, elbette elimiz taş atmak yerine, kalp işareti yapmalı…
14 Mayıs özel bir gün…
Hem demokrasinin tüm unsurlarını, hem de anneler gününü birlikte kutlayacağız.
Sevgi, özveri ve her türlü fedakarlık duygularını bizlere yansıtan, başta güzel kalpli annem Seniye Saylı nezdinde, tüm annelerimizin bu özel günlerini kutlar, ellerinden öperim.
Sonsuza uğramış annelere de rahmetler diliyorum.
***
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…