Öğretmenler ÇEDES Projesi’ne tepki için alanlara indi
- Halkın Gazetesi/Doğan ERTAN
Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet işleri Bakanlığı arasında imzalanan, ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” isimli ÇEDES projesi kapsamında, İzmir dahil birçok ilde 842 lise ve ortaokula manevi danışman adı altında din hizmetlerinde çalışan kişilerin görevlendirilmesini sağlayan protokole tepkiler sürüyor. Öğretmenler Türkiye genelinde meydanlara çıktı. Bursa’da da Eğitim İş öncülüğünde Şehreküstü Meydanında basın açıklaması yapıldı.
“Türkiye Laiktir Laik Kalacak ” sloganları eşliğinde yapılan basın açıklamasına, Kamu Emekçileri Konfederasyonu, CHP Bursa İl Teşkilatı ve Kadın Kolları, Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan ve yönetimi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve 29 Ekim Cumhuriyet Kadınları Derneği de destek verdi.
Eğitim İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Yeliz Toy’un yaptığı basın açıklaması şöyle:
“Demokratik kitle örgütlerinin kıymetli yöneticileri ve üyeleri,
Çağdaş, laik, bilimsel ve parasız eğitim mücadelesinin öncüsü değerli mücadele arkadaşlarım,
Bizler, siyasal iktidarın eğitim alanında 23 yıldır aşamalı bir şekilde yürüttüğü gericileştirme projesini adım adım görüyor ve toplumu uyarıyoruz.
Cumhuriyet’in eğitim devrimi, çocuklarını çağdaş toplumların seviyesine ulaştırmak için yetiştiren, hatta bu gelişimin ilerisine geçebilmeyi hedefleyen bir anlayıştayken, bugün ülkeyi yönetenler eğitimdeki çağdaşlaşma hamlesini aşamalı bir şekilde ortadan kaldırmak, eğitimi asırlar öncesinin anlayışı ile şekillendirmek için sinsi adımlarla bugüne gelmiştir.
Siyasi iktidar, bir dönem ortaklık yaptığı Gülen Cemaati eli ile sürdürdüğü eğitimde gericileşme hamlesini, bugün farklı ellerle olsa da aynı anlayışla ve olanca hızıyla
Yine aynı anlayışla eğitim kurumlarındaki gerici kadrolaşma dün okulların kapısını Gülencilere açarken bugün farklı tarikatlara açmakta, çocuklarımızı –isimleri farklı da olsa- tarikatların kucağına itmektedir.
Bugün halkımızı bir kez daha uyarmak için toplandık.
Yol ayrımı keskin bir noktaya gelmektedir.
Ya çocuklarımızın çağdaş, parasız, bilimsel eğitim hakkına sahip çıkacağız,
Ya da okulları medrese, öğretmeni müderris, çocukları mürit olarak yetiştirmeyi amaçlayan gerici karanlığın bu yolla yaratmak istediği sömürü düzenine teslim olacağız.
Bugün, gerici karanlığını toplumun üzerine bir karabulut gibi çökertmeye çalışanlara karşı kararlılığımızı ortaya koymak için bir araya geldik.
Bilsinler ki; koşullar ne olursa olsun KARANLIĞA ASLA TESLİM OLMAYACAĞIZ!”
ÇEDES’e tepki gösteren Yeliz Toy, ““Daha kötü ne olabilir ki?” sorusuna her yeni eğitim-öğretim döneminde “bu kadar da olmaz” dedirten iktidar, 2022-2023 eğitim öğretim yılında da bu geleneğini bozmamış, eğitimde geçen yılları dahi mumla aratan bir dönemi ülkeye yaşatmıştır.
Sonuna geldiğimiz bu eğitim döneminde gericileştirme ve niteliksizleştirme politikaları dozunu artırmıştır.
Onca skandala rağmen dernek/vakıf maskesi takmış tarikatlar MEB protokolleri aracılığıyla eğitimde cirit atmaya devam etmektedir. Eğitimdeki bu gericileştirme hamleleri 28 Mayıs seçimleri biter bitmez hızlandırılmış, İzmir ve Eskişehir başta olmak üzere birçok ilimizde devlet okullarına din görevlisi gönderilmiştir. Seçimden hemen sonra İstanbul’da Bilal Erdoğan’ın yönettiği bilinen TÜGVA’ya 238 okulun tahsis edilmesi, “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES)” kapsamında yapılan protokolle okullara “manevi danışman” adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi atanması, çağdaş okulları medreseye dönüştürme çabasının bir yansımasıdır.
Eğitim-İş olarak, Anayasamıza, yasalara ve yönetmeliklere açıkça aykırı; laik ve bilimsel eğitime aykırı ÇEDES protokolünü yargıya taşıdık.
Çünkü ÇEDES protokolü hukuksuzdur: Anayasamıza, yasalara ve yönetmeliklere açıkça aykırıdır. Laik ve bilimsel eğitimle taban tabana zıttır.
Çünkü ÇEDES protokolü tehlikelidir: Eğitim biliminden pedagojiden habersiz, çocuklarımıza nasıl yaklaşılacağını bilmeyen yetişkinleri çocuklarımızla karşı karşıya getirmek travmatik etkileri de beraberinde getirecektir. ÇEDES protokolü öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin mesleki itibarına hakarettir. Eğitim öğretmenin işidir, okullarda dersi öğretmenler verir.
Okul yöneticilerine sesleniyoruz: Okullardaki eğitim faaliyetinin yasal çerçevede yürütülmesi sizlerin sorumluluk alanınızdır. Koltuğunuza değil, onun arkasında asılı olan Başöğretmen’in resmine bakın ve bu protokolleri reddedin.
Eğitim emekçilerine sesleniyoruz:
Sevgili meslektaşlarımız; öğrencilerimiz bizlere Başöğretmen’in emanetidir. Onları, laiklik karşıtı uygulamalara terk etmeyiniz! Kimsenin sizin dersinizi bölme, gasp etme, sizin dersinizden öğrenci çıkarma hakkı yoktur. Bu tür girişimleri her şeyden önce öğrencileriniz için, sonra mesleki itibarınız için reddediniz!
Velilerimize sesleniyoruz: Çocuklarınızın eğitim adı altında fikren ve bedenen güvende hissetmeyecekleri hiçbir uygulamayı kabul etmek zorunda değilsiniz. Onların geleceği için bu protokolü reddedin!
Bu eğitim öğretim yılı, hem meslek itibarının uğradığı saldırılar hem de yoksullaşma nedeniyle eğitim emekçileri için de karanlık bir dönem olmuştur.
Mesleğe hakaret niteliğindeki Öğretmenlik Meslek Kanunu, sözleşmeli, ücretli, kadrolu adı altında kategorize edilerek sömürülen öğretmenleri bir kez daha haksız sıfatlarla ayrıştırmıştır.
Anayasal bir hak olan güvenceli istihdam yok edilerek ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik ayıbı sürdürülmüş, ekonomik kriz nedeniyle ücretli öğretmenlerin büyük bir çoğunluğunun aldığı ücretler açlık sınırının çok altında kalmıştır. Eğitim emekçilerinin aldığı ücretler, giderek artan hayat pahalılığı nedeniyle ay sonunu getirmeyi dahi mümkün kılmayan bir orana düşmüştür. Eğitim emekçileri geçinemez, nefes alamaz, kendilerini işlerine adayamaz bir duruma gelmiştir.
Gerici karanlığın yaygınlaşma projesi çok açıktır:Eğitim içeriğini dinselleştiren, aileleri medrese modeli okullara mecbur bırakan bu proje, eğitim emekçilerini en yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma getirerek önündeki tüm engelleri kaldırmayı amaçlamaktadır.
Fakat bu böyle gitmez!Eğitim-İş olarak bu arsız kuşatmaya “dur” demek için bir kez daha harekete geçiyoruz.
-Yoksulluk sınırının altında bırakılan maaşlarımızın enflasyon karşısında sürekli erimesini protesto etmek için,
-Mesleki itibarımıza yapılan saldırılara ve haklarımızı gasp etme girişimlerine karşı çıkmak için,
-Eğitim sistemimizin üzerine çöken gerici ve piyasacı karanlığa direnmek için,
-Çocuklarımızın eşit ve nitelikli eğitim hakkının gasp edilmesine karşı durmak için,
-Eğitim dışı kurumların, dernek maskesi takmış tarikatların sistematik olarak eğitime dahil edilme girişimlerine boyun eğmeyeceğimizi göstermek için,
Tüm Türkiye’de alanlardayız!
Eğitime ve çocuklarımıza sahip çıkıyoruz!
UYARIYORUZ!
Dünyada Başöğretmen unvanlı bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitim ve eğitim emekçisi bu kadar değersizleştirilemez!
Eğitimin memleketin en birincil meselesi olduğunu hatırlatıyor, uyarılarımız dikkate alınmaz ve eğitime dair sorunların çözümü için adım atılmazsa eylemliliğimizin artarak devam edeceğini ilan ediyor, tüm yurttaşlarımızı destek vermeye davet ediyoruz!
Bu mücadele aydınlanma mücadelesidir!
Bu mücadele gelecek mücadelesidir!
Bu mücadele hepimizin mücadelesidir! “ diye konuştu.