Cumhur İttifakı’nda oyları hangi parti eritti?
Kamuoyu araştırmacısı Dr. İbrahim Uslu, anket sonuçlarını ve AKP’nin oy kaybını değerlendirdi.
Eski ANAR Araştırma genel müdürü, siyaset danışmanı ve araştırmacı Dr. İbrahim Uslu, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı’nda Kılıçdaroğlu’nu aday göstermesi halinde, ilk turda olmasa bile ikinci turda AKP Genel Başkanı Erdoğan’a karşı üstün geleceğini söyledi.
Birgün’den Hüseyin Şimşek’in haberine göre, 2023’te yapılması planlanan seçimlerin “Erdoğan gitsin mi kalsın mı?” seçimi olacağını ifade eden Uslu, “Seçmenin oy kullanımında belirleyici faktör ekonomi olacak” dedi.
Son kamuoyu araştırmalarına göre AKP’nin 2002 yılında aldığı oy oranına gerilediğini, Cumhur İttifakı’ndaki asıl oy kayıplarının MHP değil AKP’den kaynaklandığını ifade eden Dr. Uslu, süreci BirGün’e değerlendirdi.
Uslu’nun gazetemize yaptığı değerlendirmeler şöyle:
AKP’DEKİ ÇÖZÜLME 5 YILDIR SÜRÜYOR
“İktidar, referandumdan bu zamana düzenli olarak aşınıyor. Her ay biraz daha oy kaybediyor. Mesela 1 Kasım 2015’ten, 2018 Haziran seçimlerine kadar AKP, 7,5 puan oy kaybetti. Fakat ilk turda Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanınca o 7,5 puanlık oy kaybı görülmedi. Sonra yerel seçimler oldu.
Genel seçimlerle arasında dokuz ay var. Cumhur İttifakı, 2018 TBMM seçimlerinde 53,7 almışken belediye meclislerinde 50,8 aldı. 45,5 alan AKP’nin o arada üç, dört puan daha kaybettiğini gözlemledik. Oy kayıplarının MHP’den olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü MHP ve AKP’nin seçim ittifakı yapmadığı Anadolu illerinde, AKP ve MHP yarıştı ve MHP 11 il belediyesini AKP’den aldı. Dolayısıyla yerel seçimlere geldiğimizde MHP’nin oy kaybetmediğini tam tersine performansının arttığını gördük.
Yerel seçimlerde AKP, yüzde 40’ın altına indi. Erozyon orada da durmadı, devam etti. Geçen Ağustos ayında ilk kez AKP’yi yüzde 30’ların altında gördük. İktidar partisi, 2002 yılındaki ilk seçimlerinde yüzde 33 oy aldı. O günden sonra hep yüzde 34’ün üstünde oy almıştı. Bunun en önemli nedeni ekonomi. Bundan sonra Cumhur İttifakı’nın siyaseten yeniden avantajlı duruma gelmesinin yegâne yolu, vatandaş memnuniyeti üretmesi ama bunu da üretemiyor. Böyle olunca da muhalefet, siyaseten avantajlı duruma geçmiş oluyor.”
FARK EN AZ 20 PUANIN ÜZERİNDE
“Şu an için Cumhur İttifakı’nın ve Millet İttifakı’nın içinde olmayan yaklaşık 20 puanlık bir oy havuzu var. Bunlardan yüzde 12’si HDP, yaklaşık yüzde 5’i DEVA ve Gelecek Partisi, yüzde 3’ü de diğer partileri içeriyor. HDP dışında diğerleri AKP ve CHP’den kopanlar. Şimdi bu 20 puanın Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turda kime gideceği sorusu önemli. HDP’nin açıklamalarına baktığımızda bu 12 puanın Millet İttifakı’na gelme olasılığı bugün itibarıyla iyice yükseldi.
DEVA ve Gelecek Partisi’nin bütün bu yaşananlardan sonra tekrardan Cumhur İttifakı’nı desteklemeyeceğini biliyoruz. Muharrem İnce’nin partisinin ve diğer partilerin de ikinci turda Cumhur İttifakı’na oy vermesi düşük görünüyor. Benim gördüğüm şu an iki ittifakın da oy oranları eşit ama kimin potansiyeli daha yüksek dediğimizde, Cumhur İttifakı dezavantajlı durumda.
Muhalefetin şu an için iktidarla başa baş olmasını sağlayan önemli faktörlerden bir tanesi yerel yönetim başarısı. Çünkü iktidar, uzun yıllar muhalefeti becerisizlikle suçladı ve ülkeyi yönetemeyeceğini iddia etti. Yerel seçimlerde de bu argümanlar kullanıldı.
Muhalefete ait belediyelerde yapılan vatandaş memnuniyet anketlerinde memnuniyet oranının yüksek olduğunu görüyoruz. Hatta bir kamuoyu desteğinin de olduğunu görüyoruz. İnsanlar, ‘Muhalefet yönetemez’ şeklindeki propagandalara çok da ikna olmuyor.
İnsanların başkanlık sistemine olan güvenleri sarsıldı. Bugün referandum olsa başkanlık sistemine seçmenlerin yüzde 60’ı hayır oyu vereceğini söylüyor. İnsanlar artık parlamenter sistem istiyor. Muhalefet seçmeni, muhalefetin birlikte hareket etmesinden son derece memnun.
İki ayrı ittifakta da bu durum söz konusu. Seçmenler bu ittifak sistemini satın almış durumdalar. ‘Partiniz ittifak içinde mi olsun bağımsız mı hareket etsin’ dediğimizde Millet İttifakı seçmenlerinin yüzde 90 civarında ittifak içinde hareket edilmesini tercih ettiğini görüyoruz. HDP seçmenine sorduğumuzda, yaklaşık dörtte üçü, ‘Millet İttifakı ile hareket etmeli’ diyor, geri kalan kesimin büyük bir kısmı müstakil hareket etmesini istiyor, az bir kısmı da Cumhur İttifakı’ndan yana tavır alıyor. Muhafazakar HDP seçmenleri özellikle.
HDP seçmeni de mental olarak HDP’nin Millet İttifakı ile birlikte hareket etmesini istiyor. Zaten bu desteği yerel seçimlerde de açıkça gördük. Şu an sistem oturmuş durumda. İnsanlar bu parametreler doğrultusunda hareket edecekler ve parlamenter sistem vaadiyle yol yürüyen muhalefet bloğunun önümüzdeki seçimlerde şansı yüksek görünüyor.”
“Eğer muhalefetin ortak adayı Sayın Kılıçdaroğlu olursa ilk turda olmasa da ikinci turda favoridir. Yüzde 60’e ulaşan muhalefet seçmeni, Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesine engel. Muhalefetin diğer olası adayları için de bu durum geçerli. ‘Erdoğan cumhurbaşkanlığını kaybetti’ diyelim, bu durumda Meral Akşener, sağın doğal bir lideri haline gelecek. Sağın lideri olunca, parlamenter sistemde yapılan seçimleri kazanabileceğini ve başbakan olacağını düşünüyor olabilir. Bu da siyasal tarihin doğal akışı ile başbakan olacağının bir göstergesidir. Muhalefet bloğunun seçmene sunacağı bir seçenek değildir. Seçmen adım adım gidecek. Üç yıl sonrasını düşünerek bir satranç oynamayacak.”
HDP, MUHALEFETİN ELİNİ RAHATLATTI
“HDP’nin Tutum Belgesi’nde Öcalan ve İmralı vurgusu yapmamasıyla iktidar, en stratejik manivelasını kaybetti. Çünkü stratejisini bunun üzerine kurguluyordu. Özelikle de muhalefet içerisindeki ulusalcı, milliyetçi kesimleri HDP’nin iticiliği ile koparmaya çalışıyordu ama Kılıçdaroğlu’nun, ‘Kandil ve İmralı olmaz ama TBMM’de HDP ile görüşürüz’ manevrası işe yaradı. İYİ Parti de ‘Bu koşullarda müzakere olur’ dedi. Ortaya da böyle bir uzlaşı zemini çıktı. Muhalefet, Kürt meselesinin mecliste konuşulması gerektiğini bildirdi. Bir bakış ve vizyon birliğine ulaşıldığını görüyoruz. Hükümet, muhalefet tarafından kurulursa o zaman Kürt meselesinin hangi düzlemde konuşulacağını biliyoruz. Bu tartışmada muhalefet tabanının bundan rahatsız olup olmadığına bakmak gerekir. Şu anki haliyle tabanlardan olumsuz tepkiler gelmedi.
HDP de Tutum Belgesi’nde, ‘Kandil ve İmralı olmadan kendim olarak masaya geleceğim ve ben Türkiye partisiyim’ vurgusunu yaparak son derece önemli bir işe imza attı. Bu söylemin muhalefet tabanında bir antipati yaratacağını düşünmüyorum. HDP’nin kesinlikle Millet İttifakı’na girmek gibi bir düşüncesi de yok. Cumhurbaşkanlığı konusunda dayatması yok, Kandil ve İmralı’yı da işin içine katmıyor.
Kürt seçmenin ilk turda olmasa bile ikinci turda bir destek olacağını düşünüyorum. HDP ile Millet İttifakı nasıl uzlaşacak tartışması yapanlara da diyorum, ‘Boşuna tartışıyoruz.’ Böyle bir şeyin yaşanmasına ihtiyaç yok. İkinci turda zaten anayasa gereği iki seçenekten birini seçecekler ya da sandığa gitmeyecekler. Ben sandığa gitme eğiliminin rekabet kızışacağı için ikinci turda daha da artacağını düşünüyorum. Önemli olan bu süreçte HDP ile Millet İttifakı arasında bir gerilimin yaşanıp yaşanmayacağıdır.”
MUHALEFETTEN MARJİNAL ADAY ÇIKMAZ
“Aday kim olursa olsun oy verme eğiliminde bir değişiklik beklemiyorum. Kimin geleceğinden çok kimin gideceğinin önemli olduğu bir seçim olacak. Erdoğan dönemi bitsin isteyenler muhalefet adayı her kimse ona oy verecekler. Muhalefet, sonuçta uzlaşı ile aday çıkaracağı için marjinal bir isim çıkarmayacaktır. Seçmen de çok mutlu olmasa bile gönül rahatlığı ile oyunu verecektir.”
(Kaynak: Birgün)