Bireysel kredi kartı borçlarında endişe verici artış!

Ziraat Bankası Eski Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, Türkiye’de bireysel kredi ve kredi kartı borçlarını ödeyemeyenlerin sayısındaki ciddi artışa dikkat çekti. 2024’ün ilk yarısında yasal takibe alınan kişi sayısı %103 artışla 891 bine ulaştı. Aynı dönemde bireysel kredi kartı borcundan dolayı takibe düşenlerin sayısı ise 645 bin olarak kaydedildi.

KREDİLERDE TEHLİKELİ YÜKSELİŞ

Prof. Dr. Babuşcu’nun aktardığı verilere göre, Ocak-Haziran 2024 döneminde bireysel kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 536 bine çıktı. Bu oran, geçen yıla göre %34,2 artış gösterdi. Özellikle kredi kartı borçlarında yaşanan %70’lik artış, vatandaşların borçlarını ödemekte zorlandığını ortaya koyuyor.

İHTİYAÇ KREDİLERİ ZİRVEDE

Haziran 2024 itibarıyla bankaların varlık yönetim şirketlerine sattığı ve borcu devam eden bireysel kredi sahiplerinin sayısı yaklaşık 2,1 milyon kişi oldu. Prof. Dr. Babuşcu, bireysel kredilerde en yüksek ödenmeme oranının %3,2 ile ihtiyaç kredilerinde olduğunu belirtti. Bu durum, vatandaşların ekonomik sıkıntılarını daha da derinleştiriyor.

İNŞAAT SEKTÖRÜ ZORDA

Sektörler bazında bakıldığında, inşaat sektörünün borç ödemede en büyük sıkıntıyı yaşadığı görülüyor. Prof. Dr. Babuşcu’ya göre, Haziran 2024 sonu itibarıyla takipteki kredi oranının en yüksek olduğu sektör %5 ile inşaat sektörü oldu. Bu oran, diğer sektörlerle kıyaslandığında ciddi bir fark yaratıyor ve sektördeki finansal sorunların derinliğini gözler önüne seriyor.

BORÇLARDAKİ ARTIŞ DİKKAT ÇEKİYOR

Babuşcu’nun değerlendirmesi, bireysel kredi ve kredi kartı borçlarındaki artışın, ekonominin kırılgan yapısını ve hane halklarının borç yükünü artırdığını gösteriyor. Yüksek enflasyon, artan faiz oranları ve gelirlerdeki düşüş, vatandaşların borçlarını ödemekte zorlanmasına yol açıyor.

Prof. Dr. Babuşcu, finansal istikrar için alınması gereken önlemlerin aciliyetine dikkat çekiyor. Hükümet ve bankaların, borçların yeniden yapılandırılması ve ödemelerde kolaylık sağlanması gibi adımlarla bu sorunun çözümüne yönelik adımlar atması gerektiğini vurguluyor. Ancak, bu önlemlerin uzun vadeli ve sürdürülebilir olması kritik önem taşıyor.