Bizim ANDIMIZ!
Bizlere, Cumhuriyetimizin kutsal bir armağanıdır; ANDIMIZ…
Ne zaman ANDIMIZ’ı ansam, Ankara’daki öğrencilik günlerim aklıma gelir.
İstiklal Marşımız, Gençlik Marşımız, Onuncu Yıl Marşımız, Harbiye Marşımız, İzmir Marşımız, Andımız… vb. marşlarımız, bizlerin olmazsa olmazlarımızdır.
“Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, ülkemi, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene…”
Montesquieu’nun 18. yüzyıla damgasını vuran ‘’Kanunların Ruhu’’ adlı kitabında ‘’Kuvvetler Ayrılığı – Erkler Ayrılığı” gereğince, yasama, yürütme ve yargıyı birbirlerinden ayırmanın kutsallığını ve anlamını günümüzde çok hissetmekteyiz. Yargının, yürütmenin emrine girdiği olumsuz örneklerden birisi de ANDIMIZ’ın, DANIŞTAY tarafından kaldırılması ile ‘’Kuvvetler Ayrılığı’’ ilkesinin çiğnenmesidir.
ANDIMIZ’ın, 2013 tarihinde, ‘’Açılım / Çözüm Süreci’’ kapsamında yapılan yasal değişikliklerle, Milli Eğitim Bakanlığı’nca okullarımızda okunması uygulamasına son verildi. ANDIMIZ’ı okumak, o duygu yoğunluğunu yaşamak bizler için çok önemli iken, kaldırılması siyasi iktidarın, yargıya müdahalesiyle gerçekleştirilmiştir.
1924 Anayasası’nın 88. maddesindeki ‘’Atatürk Milliyetçiliği’’ din ve ırk ayrımı gözetmeksizin, ulus tanımını dil, kültür ve siyasi birliktelik değerlerine dayandıran bir anlayıştır.
1931 ve 1941 yılları arasında liselerde okutulan ‘’Türk Tarih Tezi’’ kitabında, Türk toplumunun ırkçı, dinci, etnik ayrımcı ve benzeri farklılıkların öne çıkarılarak tanımlanmasına karşı çıkar. Onun yerine ‘’Ne mutlu Türküm diyene’’ anlayışını ortaya koyar.
Prof. Dr. Afet İnan’ın, “Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları” kitabında, Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi el yazısıyla ifade ettiği “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” tanımına yer verilmiştir. ‘’Türk Milleti’’ tanımından da anlaşılacağı üzere kesinlikle ‘’etnik köken, ırk ve dini’’ temellere dayanmadığının beyanıdır. Atatürk milliyetçiliği kesinlikle bir ‘’etnik – şoven’’ milliyetçilik anlayışında değildir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, birleştirici ve kapsayıcı milliyetçilik anlayışı, günümüze dek milli birlik ve beraberliğimizi tüm otoriter, ırkçı, şoven ve totaliter vb. demokrasi dışı anlayışlara karşı koruyucu bir kapsam taşımaktadır.
Dış güçler dediğimiz, küresel emperyalizm boş durmamaktadır…
Etnik köken ve din üzerinden bölücü çalışmalar yaratarak, toplumsal birlikteliğimize zarar vermektedirler. Milli egemenliğine sahip çıkmayan veya çıkamayan (Afganistan, Irak, Suriye, Libya vb.) ülkelerin sonları günümüzde görülmektedir.
Bazı kamu kurum ve kuruluşlarından; ‘’T.C.’’ ibaresinin, Cumhuriyet ile özdeş olan spor tesislerinden ve tüm Devlet madalyalarında (Devlet Nişanı, Cumhuriyet Nişanı, Liyakat Nişanı) bulunan ‘’ATATÜRK’’ kabartmasının çıkartılması, ‘’ANDIMIZ’’ın kaldırılması, sistemli ve titiz bir çalışmanın uygulamasıdır. Şuna inanıyorum ki, bu kavram değişiklikleri bir gün eski düzenlerine geri getirilecektir.
Halen, Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden ‘’ümmet’’ kavramını oluşturmaya çalışmak, Cumhuriyetimizin, bizlere armağan ettiği ‘’birey’’ kavramını zihinlerden yok etmek fikri başarılı olamayacaktır.
Kanunen, ANDIMIZ kaldırılmış olabilir ama bizlerin yüreğinde sonsuza dek var olmaya devam edecektir.
Mustafa Kemal Paşa, 28 Mayıs 1919’da Havza’dan, Kolordu komutanlarına gönderdiği yazıda şöyle der; “Milletin esaretten kurtuluşu, egemen ve bağımsız olarak topraklarımızda yaşayabilmesi, ancak azimkar ve namuslu ellerin, milleti kısa ve doğru yoldan haklarını korumaya ve bağımsızlığa sevki ile kabil olacaktır.”
22 Haziran 1919 tarihli, Amasya Tamimi’nde (Genelgesi); “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” yer almıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 tarihinde Türk Milleti ile ilgili şu sözleri çok önemlidir. “Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti; hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır.”
Mustafa Kemal Atatürk‘ün, Milli Mücadele konusundaki sözleri şöyledir: “Ben 1919 senesi Mayıs’ı içinde Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız, Türk Milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Milletine güvenerek işe başladım.”
“Milli mücadeleyi yapan doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlatlarıdır. Milli mücadelede, şahsî hırs değil, milli izzet-i nefs gerçek saik (neden) olmuştur.”
“Türkiye halkı, yüzyıllardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklali yaşamanın gereği olarak düşünmüş bir milletin kahraman evlatlarıdır. Bu millet istiklalsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.”
Atatürk‘ün, milliyetçilik anlayışı; medeni, ilkeli, çağdaş, akılcı, insancıl ve barış doludur. Böylelikle, Milli Mücadelenin temelinin şahsa, gruba ve padişaha ait olmadığının, sadece millete ait olduğunun mücadelesi verilmiştir.
Kısacası, milli mücadelenin ana temeli, “Milli Egemenlik” unsurunu kapsamaktadır.
ANDIMIZ’ın kaldırılması, birilerini sevince boğmuş olabilir ama tarihsel süreç, sevinçlerini kısa süre sonra sonlandıracaktır. Son yıllarda, kamusal söylem ve eylemlerinde ‘’Türk Milleti’’ kavramı yerine sadece ‘’Millet’’ kelimesini kullanılarak, bizlerdeki tepki ölçülmek istenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan itibaren kurucu unsur olan bu kavramlara sahip çıkmalıyız.
Birleşmiş Milletler, (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO) doğumunun 100. Yıldönümünde, Atatürk‘ü anma kararında şöyle belirtmektedir: “Kemal Atatürk, dünya milletleri arasında devamlı barış ülküsünün ve karşılıklı anlayış ruhunun olağanüstü bir öncüsüdür; bütün hayatı boyunca insanlar arasında hiç bir renk, din ve ırk ayrımı tanımayan bir ahenk ve işbirliği çağının açılması uğrunda çalışmıştır.”
Başka söze de gerek yok…
‘’Varlığım, Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türküm diyene…”
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…