Bozüyük’ten Başlayan, Ulusal Kurtuluş Savaşımız… (II)
Yunan komutan Trikupis kimdir ve Kurtuluş Savaşımız boyunca neler yapmıştır?
Trikupis (General Nikolaos / 1868 -1959), Anadolu’yu işgal etmeye çalışan Yunan general olup, kolordu komutanlığı yapmıştır.
Kendi anılarını anlattığı ‘Trikupis’in Hatıraları’ adlı kitabını okumak bana ayrı bir zevk verdi. Bu kitapta, savaş taktiklerini ve Anadolumuzda geçen günlerini yazmıştır.
Trikupis’in anılarındaki bir gerçek de Yunan Ordusunun, Ankara’ya kadar ilerleyecek olmasıdır. Asker yorgun olmasına rağmen ana amaç Ankara’dır.
Askerler arasında, yurda dönmek ve terhis edilmek fikri çok yaygındı. Askerlerin ruhi, bedeni yorgunluğu ile bıkkınlık ve açlık, askeri bir harekatı engelleyecek seviyede idi.
”Öte yandan Başkumandan Mustafa Kemal Paşa da Trikopis’in ve kaçan Yunan kuvvetlerinin esir edilmesine büyük önem veriyordu.
Trikopis ise kendisini ve askerlerini kurtarmak derdindeydi. Başlangıçta düzgün olan yürüyüş kolu biraz sonra erlerin yorgunluğu ve açlığı nedeniyle dağılmaya başladı. Zira askerler 29/30 Ağustostan beri aç idiler, ot yiyorlardı.
Bu sıralarda Yunan ordusunda cephane sıkıntısı da had safhaya ulaşmıştı. Tüfek başına on, top başına da birkaç mermi kalmıştı.
Bu olay üzerine Trikopis sinirlenerek borozancıya doğra koştu. Ateşe başla borusunu çalmasını emretti. Borazancı bu emri yerine getirdi. Ardından savunma hattına gitmek istemeyen bölüğün yanına koştu. Onların milli duygularına hitap ederek ikna etmeye çalıştı. Bölüğün başına geçerek kendisini takip etmelerini emretti. Fakat askerler mermileri olmadığını, amaçsız ve boş yere ölmek istemediklerini söyleyerek bu emre uymayı reddettiler.
Bu şartlarda Trikopis teslim olma kararını beraberindeki komutanlarla birlikte aldığını ifade etmiştir.
Birinci Kolordu Kumandanı Trikopis, 2. Kolordu Kumandanı Diennis beraberinde kolorduların karargâhları, sayıları 386’yı bulan her kademe ve derecede subay kadrosu ve 4.000’i aşkın er.” (Yunan Başkomutanı Trikopis’in Esareti Üzerine – Prof. Dr. Sadık SARISAMAN DergiPark)
Yunan komutan Trikupis ve beraberindeki askerler, 2 Eylül 1922’de Uşak yakınlarındaki Göğem köyü civarında teslim oldular.
Tarihimiz boyunca yaşanmış olaydan en önemlisi de Yunan komutan Trikopis’i 1922 tarihinde Uşak’ta esir alıp Mustafa Kemal’e götüren İsmet İnönü’ye, 37 yıl sonra 1959’da, Uşak’ta taş atılmasıdır.
Evet, Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızdan birinin, siyasi hayatında, düşman işgaline son verdiği Uşak ilinde taşlanması olayı düşündürücüdür.
Yunan komutan Trikupis’in esir edilmesi ve Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa ile İsmet Paşa’nın olduğu ortamda yaşananlar;
”Mustafa Kemal’in odasına girdiğim zaman o, ayağa kalkarak dostane bir şekilde beni karşıladı ve Fransızca hitap ederek şunları söyledi:
‘Unutmayın ki, Koca Napoleon da esir olmuştu.’
‘Siz vazifenizi tam olarak ve sonuna kadar yaptınız, biz de sizi takdir ve size hürmet ediyoruz.’
‘Siz burada esir değil, misafirsiniz.’ (Trikupis’in Hatıraları – Nikolaos Trikupis – HS yayınları – 1. Baskı)
***
Esir General Trikopis ve diğer subaylar, trenle Uşak’tan önce Ankara’ya, sonra da Sarıkışla’ya gönderildiler.
Tarihin diğer ilginç olaylarından birisi de, Ankara’yı fethetmeye yeltenen Yunan komutanın, tam tersi esir halde Ankara’ya getirilmesidir.
Trikopis, memleketine döndükten sonra askerî mahkemede yargılanıp, beraat ederek tümgeneralliğe terfi ettirilmiştir.
”Siz burada esir değil, misafirsiniz.”
Aynı duygu yoğunluğu, Çanakkale Savaşları sonrası Ulu Önderimiz Gazi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün, mezarları Çanakkale’de bulunan Anzak askerlerinin (Avustralya ve Yeni Zelanda) annelerine hitaben, verdiği özel demecinde de vardır.
“Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır.”
1934 yılında, 18 Mart Deniz Zaferi kutlamaları etkinliğinde Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale Savaşı’nda ölen Anzak askerleri ve onların aileleri için kendi eliyle bir metin hazırlamıştı. Bu metin dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından törende okundu:
”Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost toprağındansınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz! Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” (Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi – KANBERRA’DA ATATÜRK ANITI TASARISI – Dr. Bilâl N. ŞİMŞİR)
Başka bir gerçek, Çanakkale ve Ulusal Kurtuluş Savaşlarımızın, ‘yedi düvele karşı’ yapıldığı olgusudur. Lütfen bunu hiçbir daim unutmayalım.
Yunanlı esir komutana ; ”Siz burada esir değil, misafirsiniz.”
Anzak askerlerinin annelerine ; “Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır.”
diyebilen bir düşünce ve zihniyetin vatandaşı olmaktan onur ve gurur duymaktayız…
Bu sözler, bizlere nasıl bir dünya görüşü, sevgisi, insancıllığı ve hoşgörü olgusunu anlatmaktadır.
Bana çok özel geldi de.
Dünyanın hangi liderinde vardır ki, süngü süngüye savaştığı düşman kuvvetlerinin ölen askerlerini, kendi evladı gibi görme insancıllığı ve hoşgörüsü.
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…