Bursa Çevre Platformu: Uludağ Alan Başkanlığı Uludağ’ı ve Bursa’yı yok oluşa götürür!
Bursa Barosu Başkanı Öztosun: Uludağ, milli park olarak kalmalıdır!
Sivil toplum örgütlerince oluşturulan Bursa Çevre Platformu, Uludağ’ın milli park statüsünden çıkarılarak “Alan Başkanlığı” adı altında Turizm Bakanlığı’na devredilme girişimlerine tepki gösterdi. Platform bileşenleri Bursa Turizm İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamayı, Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun okudu.
Açıklamada şöyle denildi:
“Uludağ için hazırlığı süren ve çalışmaları Turizm Bakanı tarafından basına duyurulan Uludağ Alan Başkanlığı kanun tasarısının TBMM’ne getirilip kabul edilmesi, Uludağ Milli Parkı’nın en önemli kaynak değerleri olan orman alanlarını, Alpin dağ çayırlarını, su kaynaklarını ve canlı yaşamı yok oluşa götürmek demektir.
Milli Park; korunması gereken habitatların, doğal ve/veya kültürel varlıkların söz konusu olduğu alanların yönetilmesine ilişkin, bilimsel verilere dayalı koruma – kullanma dengesinin gözetildiği, her yönden koruma altına alınmış doğa parçasını ifade eden uluslararası bir kavramdır.
650 HEKTARLIK ALAN
Bugün, Uludağ Milli Parkı’nın milli park statüsünden çıkarılarak, Uludağ Alan Başkanlığı adı altında, 1. ve 2. gelişim bölgeleri ve kayak pistlerinin bulunduğu 650 hektarlık alanın Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredilmesi tartışılmaktadır. Bu durumun olası tehlikelerini öngörebilmek için geçmişe bakmak yerinde olacaktır.
Öncelikle, yeni türlerin keşfedildiği böylesine dinamik bir ekosistem, turizm ve maden işletmeleri ile yıllar boyunca tahrip edilmiştir. Google Earth aracılığı ile elde edilebilecek Uludağ’daki maden ocaklarının görüntüsü, adeta bir mayın tarlasını anımsatmaktadır. Bu madenler; akarsuları kirletmekte, Uludağ’dan gelen akarsuları kullanan köylerdeki tarımsal etkinliklere büyük zararlar vermektedir.
Diğer yandan turizm, bir tür mekânı tüketme biçimidir. Sadece ekonomik boyuta odaklanarak, doğal ve kültürel varlıkların sürdürülebilirliği göz ardı edilmekte ve bu değerlere onarılması imkânsız zararlar verilmektedir. Örneğin; Gölyazı Köyü, Ramsar alanı içinde bulunmasına rağmen, tamamen tüketim kültürünün domine ettiği bir kırsal turizm destinasyonuna dönüşmüştür. Keza, Cumalıkızık Köyü de, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş olsa da, taşıma kapasitesinin çok üstündeki kalabalıkların akın ettiği bir yerleşime dönüşmüştür. Tüm hanelerin bir şeyler satarak para kazanma gayesine kapılması ile birlikte, bu iki eşsiz köy; koruma – kullanma dengesinin gözetilmemesi nedeni ile büyük tehlike altına girmiştir.
BU BİR ÖNGÖRÜ DEĞİLDİR
Uludağ Milli Parkı da ne yazık ki farklı bir durumda değildir. Sürekli inşa edilen yeni oteller, artan yatak kapasiteleri ile birlikte “macera parkı” gibi inanılmaz gürültü kaynaklarının artması ile ekosistemin işitsel peyzajı da büyük zararlar görmektedir.
Alan Başkanlığı yasalaşırsa, yönetim komisyonu; Belediye, Turizm Bakanlığı, Turizmciler, otel yöneticileri, Valilik, Milli Park Müdürlüğü’nden birer temsilciden oluşacaktır. Milli Park Müdürlüğü’nün sorumluluğu ve yetkisi işlevsiz kalacaktır. Milli parkı savunması gereken paydaşlar siyasi baskıya açık halde görevlerini yapamayacaktır.
Bu yasa yürürlüğe girdiği andan itibaren milli park yasası geçersiz ve işlevsiz duruma getirilecek ve Uludağ’da turizm sermayesinin yapılaşması hızlanacaktır.
Bu bir öngörü değildir… Ülkemizde Alan Başkanlığı uygulamasındaki kritik örnek bunu açıkça ortaya koymaktadır. 2019 yılında Kapadokya’da kurulan Alan Başkanlığı ile birlikte, bölge turizm sermayesinin insafına bırakılmış ve Göreme Milli Parkı, 2020 yılında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle milli park statüsünden çıkarılmıştır.
Aynı politika Uludağ’da uygulanıp, bir süre sonra milli park olmaktan çıkarılacaktır. Uludağ 1961 yılından bu yana milli parktır ve milli park olarak kalmalıdır.
RANT PROJELERİNE KAPI
Yetkililer Alan Başkanlığı Yasasını savunmak için, Uludağ’da yetki karmaşası olduğunu ileri sürmektedirler ancak bu bilgi doğru değildir. Uludağ’ın tek yetkilisi Tarım ve Orman Bakanlığı ile Milli Parklar yönetimidir. Yani bir yetki karmaşasından söz etmek mümkün değildir. Alan Başkanlığı ile amaçlanan; koruma kullanma maskesi altında Uludağ’da yeni gelişim bölgelerinin önünü açmak ve yıllardır mahkeme kararlarını aşamayan turizm sermayesinin yeni rant projelerine imkan sağlamaktır.
60 yıldan bu yana milli park özelliği korunmaya çalışılan Uludağ, ne yazık ki son 15 yıldır gittikçe artan siyaset, turizm sermayesi ve yerel yönetim baskısı altında ezilmektedir. Uludağ’ın en değerli alanlarına inşa edilen yapılar Milli Parklar Yasasına açıkça aykırıdır ve dünyanın hiçbir milli parkında bu kadar yapılaşma yoktur. Geçtiğimiz süreçte 2. oteller gelişim bölgesinin alan genişletmesine yönelik iki kere karar alınmış ama Bursa Barosu, Şehir Plancıları Odası ve Doğader, bu kararlara karşı dava açıp mahkeme kararı ile bu kararları iptal ettirmiştir.
Şimdiye kadar Bursa Barosu, TMOBB ve DOĞADER’in, Uludağ’daki yapılaşma ve talana karşı açtığı yirmiye yakın dava bulunmaktadır.
Ormanlarıyla Bursa’nın havasını temizleyen Uludağ’dır.
Yer üstü su kaynaklarıyla Bursa halkına içme suyu sağlayan iki büyük barajımızı (Nilüfer ve Doğancı), dereleri, yeraltı sularını besleyen Uludağ’dır.
Sakallı akbabanın, yaban kedisinin, Apollo kelebeğinin ve nicelerinin yuvasıdır.
Uludağ’da tespit edilen 1308 bitki türünün 32’si Uludağ için endemik (yaşam alanı o bölgeyle sınırlı olan) 143’ü ise Türkiye endemiğidir. Uludağ halen 175 endemik türe ev sahipliği yapmaktadır.
Yapılan güncel arazi çalışmalarında, halen yeni türlerin keşfedildiği, eşsiz bir biyorezerv alanıdır.
ULUDAĞ MİLLİ PARK OLARAK KALMALIDIR
İşte bu yüzden Uludağ milli parktır ve milli park olarak kalmalıdır!
Uludağ’da yaşayan 32 endemik türün yok olmasını engelleyen halen Uludağ’ın Milli Parklar Kanunu ile korunmasıdır.
Alan Başkanlığı Yasası ile yapılaşma ve talan artacak, Uludağ ormanlarının, su kaynaklarının, endemik bitki çeşitliliğinin yok oluşu hızlanacak ve gelecekte Uludağ eteklerindeki yerleşim yerlerinden başlayarak Bursa’yı da yok edecektir.
Uludağ, Bursa’nın yaşam kaynağıdır, kültürel mirasıdır.
Bunun içindir ki Uludağ siyasetin, sermayenin talanına ve insafına bırakılamaz.
Gelecek nesillere yaşanabilir bir bursa bırakabilmek için Uludağ milli park olarak kalmalı ve milli park kanunları tavizsiz uygulanmalıdır.”