Bursa’da Adli yıla sessiz tören!
Pandemi nedeniyle konuşma yapılmayan törenin ardından basın açıklaması yapan Bursa Barosu Başkanı Altun, ”Bağımsız ve tarafsız yargıdan söz etmek mümkün değil!” dedi.
2021-2022 Adli Yılı, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Adalet Sarayı bahçesinde düzenlenen törenle başladı. Pandemi nedeniyle törende sadece saygı duruşunda bulunuldu, İstiklal Marşı okundu, ardından Atatürk Anıtı’na Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, Adli Yargı ve Adalet Komisyonu Başkanlığı, Bölge Adliye Mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi ve Bursa Barosu çelenkleri sunuldu.
Konuşma yapılmayan töreninden ardından makamında basın açıklaması yapan Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, yargının bir türlü çözüme kavuşturulamayan sorunlarının Covid-19 pandemisi nedeniyle daha da ağırlaştığını belirterek “Her yıl ifade ettiğimiz üzere; Uzun süren yargılamalar, yargı yükü, adalete erişim hakkının kısıtlanması ve yargıya erişimin pahalılığı gibi kronikleşen bu sorunlara, savunmanın ve savunmanın örgütlü gücü olan Baroların görüşleri alınarak kalıcı çözümler üretilmesi bu yıl da öncelikli taleplerimizden biridir” dedi.
Altun açıklamasında şunları söyledi:
“Meslektaşlarımız salgının da arttırdığı ekonomik, sosyal ve mesleki sorunlarla boğuşurken, mesleki faaliyet alanlarımız da her geçen gün daraltılmaktadır. Avukatlara yönelik baskı, tehdit ve fiili saldırılar hiç olmadığı kadar artmış, adeta olağanlaştırılmıştır.
Bilindiği üzere 80 Baronun tamamının karşı duruşuna ve “pandemi koşullarına rağmen” verdiği mücadeleye karşın avukatların mesleki sorunlarına hiçbir çözüm getirmeyen, Baroların ve avukatların hiçbir talebinin karşılanmadığı çoklu/paralel baroların önünü açan, temsilde adaleti yerle yeksan eden Avukatlık Yasası geçen yıl yasalaşmıştır.
Yapılan değişiklikle 2020 yılı Ekim ayında yapılması gereken Baroların genel kurulları ise pandemi gerekçesiyle defalarca ertelenmiştir. Yasayla olağan genel kurul ve seçim tarihleri belirlenen baroların genel kurul ve seçimleri hukuka aykırı bir şekilde genelgelerle ertelenmiş ve adeta engellenmiştir.
Aynı dönemde sendikalar, siyasi partilerin il ve ilçe örgütlerine varıncaya kadar birçok kurum genel kurullarını yaparken Bursa Barosu’nun da içeresinde olduğu 19 baro halen genel kurullarını ve organ seçimlerini gerçekleştirebilmiş değildir. Yine pandemi döneminde Anayasa’ya aykırı birçok düzenleme ve fiili uygulama ile yurttaşların temel hak ve özgürlükleri de kısıtlanmıştır. Pandemi döneminde İl Hıffızsıhha Kurulu kararları ile sokağa çıkma yasağı, alkollü içki satışı yasağı gibi Anayasa’ya tamamen aykırı birçok uygulamaya imza atılmıştır.
Yeni kurulan mahkemelerin fiziksel alan ve kadro eksiklikleri hala giderilebilmiş değildir. Bursa Adliyesi birisi kirada olmak üzere halihazırda dört ayrı yerleşkede faaliyet göstermekteyken yeni adli yılda bölge idare mahkemesinin de yeniden faaliyete geçmesi ile birlikte iki ayrı ilçede beş ayrı yerleşkede hizmet verecektir. Son 15 yıldır hemen hemen her adli yılda yeni adliye yapılacağı sözü verilmesine rağmen halihazırda projesi yapılmış ve bütçesi onaylanmış bir yatırım planlamasının dahi olmaması önümüzdeki beş yılda adliyenin fiziksel yapı gereksinimlerinin yerine getirilemeyeceği yönünde bir umutsuzluk yaratmaktadır. Bursa’nın, ülke ekonomisine verdiği katkı yanında Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemesini barındırdığı düşünüldüğünde adliye yatırımından hak ettiğini alamaması son derece düşündürücüdür. Yine HSK kararları ile 25 büyük ilde kurulu ticaret mahkemelerinin görev ve yetki alanlarına dair düzenleme ile Ankara, Antalya, Aydın, Kocaeli, İstanbul ve İzmir dışındaki 19 ilde bütün ticari davaların sadece merkez adliyede kurulu ticaret mahkemelerinde görülmesine karar verilmiş olup mülki sınırları yüzlerce kilometrelik mesafelerde bulunan ve hatta bazıları ağır ceza yargı çevresi de olan ilçelerde yaşayan yurttaşlar ve onlar adına hak arayan meslektaşlarımız için yargıya erişimde büyük zorluklara yol açmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir. Bağımsız ve tarafsız yargı, hukuk devleti ile demokratik düzenin vazgeçilmezidir. Anayasamızın 138.ve 139. maddeleri uyarınca ‘Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz, Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.’
Bugün bağımsız ve tarafsız bir yargıdan söz edebilmek ise maalesef mümkün değildir. Bitmek bilmeyen soruşturma ve yargılamalar, mahkemelerce verilen ‘adil’ olmaktan uzak kararlar, hukuksuz ve siyasi saikler ile açılan davalar yanında AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmadığı, Anayasa ve uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmış ifade ve düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanılmaz hale getirildiği, hukuka aykırı gözaltı ve tutuklama gibi bir çok uygulama ile bugünkü mevcut yargı pratiği; Mahkemelerin ve yargı sisteminin, siyasal etki ve baskı altında olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Cumhurbaşkanlığı karar ve kararnameleri, yasaların ve hatta Anayasanın yerini almıştır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi şeklen bile umursanmamakta, yargı bağımsız ve tarafsız gibi görünmeye çalışmamaktadır. Yargının her türlü baskı ve etkiden uzak, tam bir tarafsızlık ve bağımsızlık içinde, hukuka uygun ve adil yargılanma hakkının ihlal edilmediği bir yargılama faaliyeti sürdürerek adalete duyulan güvenin yeniden tesis edildiği bir yargı sisteminin oluşturulması gerekmektedir.
Yargının kurucu unsuru, bağımsız savunmanın temsilcisi avukatların tam bir özgürlük ve bağımsızlık içinde mesleğini icra edemediği, soruşturma ve kovuşturma baskısı altında bırakıldığı, müvekkilleri ve baktıkları davalarla özdeşleştirildiği, mesleki faaliyetler nedeniyle gözaltına alındığı, tutuklandığı ‘avukatsız’ ya da avukatın etkin bir şekilde yargılama süreçlerine katılmadığı bir hukuk sistemi yaratılmaya çalışıldığı bir süreçten geçmekteyiz. Temelinde “savunma hakkı” ve “hak arama özgürlüğü” olan avukatlık mesleğinin toplumsal sorunlar ve etik değerlerden daha çok parasal çıkarlar ve piyasa kuralları öne çıkarılarak yeniden yapılandırıldığı, hemen hemen her gün yeni bir hukuk fakültesi açılarak yaratılan hukukçu enflasyonuna rağmen meslek alanlarımız noterlere devredilen işler, zorunlu arabuluculuk, uzlaştırıcılık gibi alternatif çözüm yolları ile ilgili yapılan düzenlemelerle sürekli olarak daraltılıp sınırlandırılmaktadır.
Yurttaşların adil yargılanma ve hak arama özgürlüğünün güvencesi olan avukatların kronikleşen mesleki ve ekonomik sorunlarının çözümüne yönelik kalıcı hiçbir adımın atılmadığı, CMK zorunlu müdafiliği görevini yerine getiren avukatların asgari tarifenin altında ücretlerle angaryaya zorlandığı, bağlı çalışan avukatların sosyal ve ekonomik güvenceden yoksun koşullarda çalıştırıldığı, meslektaşlarımızın piyasa koşullarında sosyal, mesleki ve ekonomik sorunlarla boğuşurken intihara sürüklendiği bir süreçte avukatlara yönelik sözlü ve fiili saldırılar da her gün artmaktadır. Geçtiğimiz yıl yüzlerce meslektaşımız mesleğini icra ettiği sırada sözlü, fiili ve hatta silahlı saldırıya uğramışken 4 meslektaşımız silahlı saldırı sonucu, 12 meslektaşımız da intihar etmek suretiyle hayatını kaybetmiştir. Yargı, sosyal medya paylaşımlarından hareketle Cumhurbaşkanına hakaret, suçu ve suçluyu övme suçları söz konusu olduğunda soruşturma ve kovuşturma açmak için çok hevesli davranmakta ve ışık hızı ile davalar açmakta, ancak avukatlara görevlerini icra ederken gerçekleştirilen fiili ve sözlü saldırıları ise adeta görmezden gelmektedir. Avukatlara yönelik saldırılarda etkin soruşturma yürütülmemesi, saldırganların çoğunlukla tutuksuz yargılanmaları, Bursa dahil birçok ilde baroların katılma taleplerinin kanuna aykırı şekilde reddedilmesi, faillerin hak ettikleri şekilde cezalandırılmaması, avukatın uyuşmazlığın tarafı gibi görülmesi yeni saldırıların önünü açmış ve açmaya devam etmektedir.
Her fırsatta ifade ettiğimiz üzere avukatlara ve örgütlü gücü Barolara yönelik baskı ve saldırılar esasen halka, halkın adil yargılanma hakkına ve demokratik hukuk devletine yöneliktir.
Barolar Cumhuriyetin, demokrasinin ve hukuk devletinin teminatıdır. Yargının kurucu unsuru, bağımsız savunmanın temsilcisi, bağımsız yargıdan ve insan haklarından yana taraf olan avukatlar olarak bu yıl da mesleğin onur ve saygınlığından hareketle tüm hukuksuzluklara, hak ihlallerine, kadın cinayetlerine, çocuk istismarına, kadına ve çocuğa karşı şiddete, kent, çevre ve doğa katliamlarına karşı mücadelemizi sürdürme kararlığımızı ifade ediyor, avukat, hakim, savcı meslektaşlarımız ile adliye ve avukatlık bürosu emekçilerimiz ile tüm yurttaşlarımızın yeni adli yılını kutluyoruz.”