Çağrı Kaplan: Demokrat parti bir kitle partisidir
Selam tüm okuyuculara ve selam olsun.. İyiyi, güzeli tüm insanlar için isteyen katıksız temiz yüreklere…
Kışın tüm soğuk yüzünü gösterdiği bu günlerde, karın bereketine sevindiğimiz kadar maalesef enflasyonun şaha kalkışıyla beraber cebimizdeki paranın bereketinin kalmayışı da bizi iyiden iyiye üşüttü. Elektrik ve doğal gaza uygulanan zamlar, kendimizce yaptığımız tasarruf tedbirleri veya gıda ürünlerinde her markete gittiğimizde yok artık dedirten fiyat artışları, poşetleri bırakın doldurmayı; poşete gerek var mı ki diye düşündürüyor artık. Geçen gün markette yaşlı bir karı kocaya rastladım. Teyzemiz bir şeyi alıyor yerine bırakıyor, sonra başka bir şey eline alıyor ve boş sepetle onu takip eden eşine gösteriyor. Tekrar yerine bırakıp diğer rafa geçiyorlardı. Alacakları pirinç değil de sanki tek taş pırlanta! Görüş birliği sağlamaya çalışıyorlardı sanki. Ayaküstü sohbette amcamızın şu sözleri çok anlamlıydı: ”Artık zaruri olanları bile almayı bırak, en lazım olan hangisi diye seçim yaparak alıyoruz. Mesela ekmek gibi…”
Evet durum böyleyken muhalefet ve iktidar partileri arasındaki atışmalar, çözüm önerileri hatta şarkıcılar, türkücüler derken siyasi gündem de günden güne hareketleniyor. Vatandaş ise tüm bu yaşananlar karşısında hiç olmadığı kadar umutsuz, kararsız, belki de temkinli…
Biz de vatandaşı bilgilendirmek, siyasi partilerin çözüm önerilerini, vaatlerini, samimiyetlerini elimizden geldiğince tercüman olmak adına onlarla röportajlar yapıp siz okuyucularımızı aydınlatmaya çalışıyoruz.
Ve bu niyetle bugün de Demokrat Parti Bursa il binasında İl Başkanı Çağrı Kaplan’laydı söyleşimiz…
Söyleşi öncesi; sağolsunlar üşümüşsünüzdür diyerek sıcacık çaylar ve kurabiyeler hazırlamışlardı. Çok da iyi geldi. Sonrasında Çağrı beyin odasına geçip röportajımıza başladık…
– ”Öncelikle buraya kadar gelip gazetenizde bize yer verdiğiniz için size ve gazeteniz Sonhaber16’ya teşekkür ediyorum” diyerek nazikçe ”hoşgeldiniz” dedi başkanımız.
– Biz de teşekkür ediyoruz ve her ne kadar sizi Bursa siyasetinden uzun zamandır tanıyor olsak da bir de kısaca sizden dinleyelim.
40 yaşındayım. Bursa Çarşamba’da doğdum, büyüdüm. Bütün okul hayatım Bursa’da geçti. Şu anda da Bursa’da serbest muhasebecilik, mali müşavirlik yapıyorum. Aşağı yukarı on yıla yakın bir zamandır da tüm Demokrat Parti teşkilatlarında görev yapıyorum. Evliyim, Nilüfer bölgesinde ikamet ediyorum. Bursa’da ve bu ülkede yaşayan insanlardan biri olarak bu ülkenin dertlerini kendimize dert ediniyor ve çözüm bulmaya çalışıyoruz. İnandığımız değerler uğruna, inandığımız çatı altında bize ne görev verilirse yerine getirmeye çalışıyoruz. Kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘Vatana en iyi hizmet, işini en iyi yapandır.’ Biz de bu doğrultuda hem siyasette, hem de mesleki hayatımızda işimizi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz.
– Kısa süre önce partinizin il kongresinde yine güven tazelediniz. Bu kongre hakkında da söylemek istediğin şeyler var mı?
Evet 26 Aralık’ta kongremizi yaptık. Ben ve arkadaşlarım adına da gurur verici bir sonuç oldu, ikinci defa tekrar seçildik. Bir aksilik olmazsa şu andaki mevcut yönetim ve idari kadromuz önümüzdeki genel ve yerel seçimlerde de partimizi Bursa’dan temsil edecek. Kongremizi de layıkıyla arkadaşlarımızla yerine getirdiğimizi düşünüyoruz. Kongremiz hem Bursa kamuoyunda, hem de ulusal basında istediğimiz yeri bulmuştur. Ayrıca hep demokrasi kavramı konuşuluyor siyasette ama parti içinde demokrasi gözetmeyenler ülkeye demokrasi vaadediyorlar. Bugün belki de siyasetin en büyük çıkmazlarından biri budur. Biz parti içi demokrasiyi de işlettiğimizi düşünüyoruz. Çok adaylı bir kongre gerçekleştirdik. Bütün demokratik teamüllerin yerine getirildiği bir kongre oldu. Sonunda da birbirimizi tebrik ederek, bütünleşerek salondan çıkmayı da başardık. Bu yönüyle de ülkeye en çok demokrasi vaadetme hakkı olan partiyiz biz. Partimize yıllarca hizmet etmiş büyüklerimizden de aldığımız övgüler bu yöndeydi. 1990’ların Doğru Yol Partisi kongrelerini andıran bir kongre olduğunu söylediler. Tabii ki bizim de bir önceki kongre ile kıyaslama imkanımız oldu. Bu kongrenin çok daha ses getirdiğini görmek bizi oldukça memnun etti. Bilirsiniz ki bu işlerde ekip işi çok önemlidir. Buradan da tüm partidaş arkadaşlarıma, tüm delegelerimize, emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.
– Hayırlı olsun diyerek şu soruyu da yöneltmek istiyorum. Seçildiğiniz bu yeni dönem muhakkak ki diğerinden farklı olacaktır. Çünkü seçime gitgide yaklaştığımız bir dönemdeyiz. Farklı projeleriniz, gündeminizdeki farklı konular nelerdir, bunları öğrenebilir miyiz?
Aslında her dönemin kendine has siyasi konjonktör dediğimiz meseleleri vardır. Geçen dönem 23 Aralık’ta yapmıştık kongremizi. 2019’un Mart ayında yerel seçimler vardı. Biz o kongreye giderken bile bir taraftan da yerel seçimlere hazırlanıyorduk. Çünkü partimiz 2 Aralık Temsilciler Meclisi toplantısında seçimlere tek başına girme kararı almıştı. O seçimlerde de partimiz Bursa’nın her bölgesinde nitelikli adaylarla seçime girdi. O dönem Bursa’nın iki ilçesi Orhangazi ve Karacabey’de %23 oy aldık. Belediye meclis üyeleri oldu. Belediyeleri kazanmak istiyorduk ama gücümüz ona yetti. Halkımız bize muhalefet olma görevini verdi. Büyükşehir adayımız dördüncü oldu, bunları anlatırken övmek değil yaptıklarımızı anlatmak için ifade ediyorum yoksa tabii ki bunlar bizim için yeterli değil. Önümüzdeki seçimlerin 2023’te olacağını düşünürsek çalışmalarımıza daha güçlü ve emin adımlarla devam ediyoruz.
– Bu doğrultuda daha erken bir seçim olmalı mıdır, düşünceleriniz nelerdir?
Mevcut ekonomik yapıyı iktidarın şu anki hükümetin yönetemediği açıktır. Bu konuda iktidarın söyleyecek sözü de kalmamıştır. Bu ülkenin eskiden yönetildiği parlamenter sistemde zaten bu hükümetin değişmesi gerekirdi. Bu da aslında ülkenin bir erken seçime ihtiyacı olduğunu gösterir. Hatta sadece iktidarın değişmesi değil bir siyasi iklim değişikliğine de ülkenin ihtiyacı var. Vatandaş fazlasıyla gerildi. Elektrikle doğalgazda ve birçok üründe olan zamlar, sanayideki elektrik kesintileri bir tarafta; diğer taraftan iktidar kanadında ise borcumuz yok sadece arzda problem olduğuyla ilgili söylemleri… Asgari ücrete yapılan zamma karşılık istihdamın korunmasıyla ilgili çalışmalar da yapıldı. Açıkçası onunla ilgili de söylenen bir şey yok henüz. Dolayısıyla nereden tutsanız elinizde kalan bir yönetim şekli var. Ayrıca önümüzdeki seçimlerde sanki mevcut hükümet sistemine veya buna karşı olan parlamenter sistem arasındaki bir seçim gibi gösteriliyor. Dolayısıyla önümüzdeki seçimler Türk siyasi tarihindeki en kritik iki üç seçim arasında olacak gibi görünüyor. Bu nispette biz de partimizin Bursa olarak eksiklerini gidermeye ve çalışmalarımızı yoğunlaştırmaya başladık. Partimizin yükselişte olduğu aşikar. Partimize yeni katılan arkadaşlarımızla da bir sinerji oluşturmaya çalışıyoruz. Ve özellikle biz genel seçimlerden sonraki yerel seçimlerde netice almanın peşinde olacağız.
– Üçüncü ittifakla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Şu an konuşuluyor ama olmamış bir şey üzerinden yorum yapmam doğru değil. Biz Millet İttifakının bir paydaşıyız. Elimizden gelen katkıyı vermeye çalışıyoruz. Bursa’daki Millet İttifakına mensup partilerle de zaman zaman bir araya geliyor ve ortak çalışmalarda da bulunuyoruz. Sonuçta Ankara’daki genel başkanlarımızın buradaki temsilcileriyiz ve bu böyle devam edecek.
– Peki bir araya geldiğinizde Bursa’nın sorunlarıyla ilgili önerileriniz veya bununla ilgili çalışmalarınız oluyor mu?
Tabii ki. Mesela bunlardan biri, Bursa havaalanı Sabiha Gökçen havaalanı olmamalıdır. Bursa’da senede 3 milyona yakın kişi Sabiha Gökçen Havaalanından yolculuk yapmaktadır. Bugün Yenişehir Havaalanı atıl durumda gibidir. Bunun için sefer sayıları artırılabilir mi, ulaşımı kolaylaştırılabilir mi veya orası havalimanı olmalı mıdır olmamalı mıdıra kadar… Bir sonraki toplantımızın bu konuyla ilgili olmasını kararlaştırdık. Ama benim şahsi kanaatim Yenişehir, Sabiha Gökçen Havalimanı durumu kadar önemli başka problemlerimiz de var. Bitmeyen T2 hattının mutlaka konuşulması gerekir. Bugün Osmangazi gibi birçok şehirden büyük bir ilçe, ortasından büyük bir duvar geçirmek suretiyle ikiye bölünmüştür. Ve bir faaliyet de gerçekleşmiyor, ne zaman biteceği ile ilgili bir bilgi de yok.
– Peki sizce bu hat gerekli miydi?
Farklı şekilde uygulanabilirdi mesela yer altından yapılabilirdi. Daha maliyetli, daha uzun sürer denildi. Ama asıl bu şekilde daha maliyetli, daha uzun sürdü. Trafiğe de etkisi daha olumsuz oldu. Bunun yanında bugün şehir hastanesine yapılacak ilave metro hattının ihalesinin yılan hikayesine dönem maliyeti… Zaten yer itibari ile de şehrin içine stadyum, şehrin dışına hastane yapılması da hatadır. Madem bu şekilde olacaktı stadyumun Altıparmak’ta kalması ve orada yenilenmesi tarihi kimliği açısından da çok daha doğru olmaz mıydı? Orada yapılmasının hiçbir sebebi bulunmuyor bu durumda. Bir de şunu söylemek isterim, her yerde stadyumları TOKİ yaparken Bursa’da neden belediye bütçesiyle yapıldı? Timsahın başının yapımı bile mizaha konu olmuştur. Bu hem Bursa’nın, hem Bursaspor’un haketmediği durumlardır.
– Başkanım, Hanlar bölgesinin yenilenmesi çalışmalarıyla ilgili düşünceleriniz nedir?
Tarihi doku korunduğu sürece parti olarak destekliyoruz ve bunun yanında Atatürk caddesinin de araç trafiğine kapanması gerektiğini düşünüyoruz. Hatta buralarda Cumhuriyet caddesinde olduğu gibi tramvay hatlarıyla ulaşımın sağlanabileceğini ve bununla ilgili parti olarak da zamanında çalışmalar yapmıştık. Bu şekilde olursa Bursa’ya yakışır bir vizyon olacağı düşüncesindeyiz.
– Başkanım bu konuştuklarımızdan ben Bursa’nın en büyük sorununun ulaşım olduğunu düşündüğünüzü anlıyorum.
Aslında son akaryakıt zamlarından sonra trafik sorununun kendiliğinden çözüleceğini sanıyoruz. İnsanlar araçlarını kullanmak için düşünür hale geldiler maalesef. Mevcut yollarla trafiği halledemeyince sanırım akaryakıt zamlarıyla halletmeye çalıştılar.
– Peki önümüzdeki seçimler için çalışmalarınıza başladınız mı, planlarınız nedir?
Biz seçime giren diğer tüm siyasi partilerden daha tecrübeli olduğumuzdan bu bizim için bir avantaj. Geçen dönem içimizde kalan ukteyi de gerçekleştireceğimize ve belediye seçimlerinde adayımızın kazanacağına inanıyoruz. Üstelik önümüzdeki seçimler için zamanımız var ve aday namzetlerimiz de şimdiden saha çalışmalarına başlamış durumdalar. Ayrıca uzun süredir beraber çalıştığımız ekip arkadaşlarımızla da aramızdaki sinerji sayesinde güzel işler başaracağımıza da inanıyorum.
– Demokrat Parti’de kadının yeri desem?
İlk yaptığımız iş, kadın kolları yönetim kurulunu atamak oldu. Kadın kollarımız da oldukça aktif. Hatta kongremiz daha yeni yapılmış sayılsa da kadın kollarımız 6 Şubat’ta Kervansaray otelinde bütün STK, kadın dernekleri, kadın muhtarlarımız ve her partiden kadınlar için hazırlık yaptıkları bir faaliyetimiz var. Ve biz de onların her zaman yanındayız. Ayrıca biz kadın ve gençlik kollarının diğer partilerden daha farklı olmalarını istiyoruz. Yani ailelerinden kalma veya çevrelerinden gelen bir düşünceyle partimizi seçmelerini değil, kendileri isteyerek bize katılmalarını istiyoruz. Çalışmalarımız bu yönde ve inşallah yakın zamanda çok daha güçlü kadın ve gençlik kollarıyla sahalarda olacağız. Kadının olduğu yerde nezaket olduğuna inanıyorum ve ben şuna da çok üzülüyorum, hala kadın sorunlarını onların yerine erkekler konuşuyor. Halbuki kadınlar kendilerini ifade edebilirler, etmelidirler de… Tabii ki biz de bunu elimizden geldiğince desteklemeliyiz. 28 Şubat’ta öğrenci olmuş biri olarak, yaşanılan mağduriyetleri gören biri olarak da, bugün yaşadıkları birçok alandaki mağduriyetlerini de gören ve üzülen biri olarak söylüyorum; bu ideolojik sürecin kadınlar üzerinden yürütülmesinden çok rahatsız oluyorum. O yüzden bizim daha çözüm odaklı ve daha farklı yaklaşmak amacımızdır…
– O zaman yeri gelmişken şunu da sormak istiyorum. İstanbul sözleşmesiyle ilgili düşünceleriniz nedir?
Bana göre olaya ilkesel yaklaşırsak sorun kalmaz. O zaman ismi İstanbul sözleşmesi veya Ankara sözleşmesi de, İzmir sözleşmesi de olabilir. Çünkü şunu düşünelim, bizde kadınlara seçme ve seçilme hakkı birçok ülkeden önce verilmiştir. O zaman bize bir sözleşme mi göndermişlerdi? Biz örnek olmuştuk, kadınlarımıza bu hakkı birçok Avrupa ülkesinden önce vermiştik. Kaldı ki eski Türk uygarlıklarında da durum farklı değildir. Kadına her zaman ayrı bir önem verilmiştir. Ben İstanbul sözleşmesinin maddelerini okuduğumda hiç rahatsız olmadım. Olduğu gibi de kabul edilebilir, toplumumuza aykırı olduğu düşünülen belki bazı maddeler çıkarılabilir veya şöyle bile yapabiliriz, ek maddeler ekleyebiliriz bu sözleşmeye… Ama maalesef şunu da belirteyim, inanın bu sözleşmeyi destekleyen veya karşı olan yüzer kişiden belki seksener kişi bu sözleşmeyi ne okumuştur, ne de maddeler hakkında bilgi sahibi değildir. İşte siyaset de toplumsal ve sosyal bir bilimdir. Bu bilimler de insanla ilgilidir ve insanla ilgili bilimlerde siyah ve veya beyaz diyemezsiniz. Gri de olabilir. Çünkü senin de doğruların vardır, benim de ama kesişen noktalarımız da vardır ve doğru olan o kesişen noktalarda buluşabilmektir. Şu da ilginçtir ki, İstanbul sözleşmesini televizyonda 20 kişi tartıştıysa bunun 18 kişisi erkektir. Yani samimi değiliz. Ne oldu şimdi, İstanbul Sözleşmesi kalktı yerine başka bir şey geldi mi? Maalesef…
– Tekrar seçim çalışmalarına dönersek bu çalışmalar sırasında sizinle aynı fikirleri, aynı siyasi görüşleri paylaşmayan seçmene tavrınız ne olacak? Onların kapısını da çalacak mısınız mesela?
Partimizin çizgisi bellidir. Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğru Yol, ANAP ve yine Demokrat Parti çatısı altında bir araya gelmiştir. Bu partiler Türkiye’nin 81 ilinden milletvekili çıkarmış partilerdir. 81 ilin tamamında belediye seçimlerini kazanmıştır. Dolayısıyla bizim partimizde bizim misyonumuzda ötekileştirme yoktur. Burası bir kitle partisidir. Ülkesini seven herkesle bizim bir araya gelmemiz mümkündür. Ama silah olan yerde tabii ki siyaset konuşulmaz. Bursa’da da bizim girmeyeceğimiz hiçbir mahalle, hiçbir bölge yoktur, elini sıkmayacağımız vatandaşımız yoktur. Kimliğinde TC. vatandaşı yazan herkes bizim hizmet götürmek zorunda olduğumuz vatandaşlarımızdır. Bizim yetiştiğimiz tedrisat da bunu gerektirir. Hatta iddialı bir şey söyleyeyim, ötekileştirmenin asla olmayacağı tek siyasi parti bizim partimizdir. Bizim partimizde kimsenin saçına bıyığına kıyafetine göre kişiler değerlendirilmez. Kimsenin öyle bir kaygısı yoktur. Etnik kimliği, mezhebi ne olursa olsun, eğer ülkemize faydası olacağını düşünüyorsak o kişiyle siyaset yaparız biz. Onun için o sorular bazı partilerde hassasiyet yaratabilir. Ama bizim partimizin geçmişi de bellidir. Bu çatı altında siyaset yapmamızın en büyük nedeni de budur.
– Genel başkanınız sayın Gültekin Uysal’ın bir söylemi hakkında röportaj öncesi sizinle ayaküstü konuştuk. Bu konuyu bir daha konuşmak ve sizin fikirlerinizi de alabilir miyim?
Şöyle ki, şu anda siyaseti sokakta yapacağımız bir durum yok fakat protesto hakkı için de insanlar izin mi alacak? Bir sendika, toplu sözleşme için bir yürüyüş yaparsa bunu bir terör eylemi olarak mı adlandıracağız? Bir siyasi parti; bir miting, bir yürüyüş yaparsa bunu bir terör eylemi olarak mı kabul edeceğiz? Bunun çizgisi yasalarda belli değil mi? Dolayısıyla genel başkanımız da basın açıklamasında net bir şekilde: “Sokağa çıkan kimse yok. Öyle bir takvim de yok ama anayasal hakkımızı kullanmak için de kimseden izin almayacağız” dedi. Dolayısıyla doğru ve ilkesel davranmıştır. Tabii ki biz parti olarak özellikle şiddet barındıran hiçbir eylemde olmadık, olmayız da. Kaldı ki şu anki mevcut yapının değişmesi de zamanla alakalı bir durum olup seçimler de sandıkta demokratik olarak gerçekleşecektir. Halk da sandığı beklemektedir.
– Şimdi siz net olarak açıklamasanız da ben adayınızın belli olduğunu konuşmalarınızdan algıladım. Peki siz önümüzdeki seçimlerde partiniz ve adayınız adına Bursa’yı kazanacağız diyebilir misiniz?
Bir kere umut, hedef olmadığı sürece hayat yaşanamadığı gibi siyasetin de yapılamayacağı nettir. Bu iş hem emek hem fedakarlık isteyen bir iş. Hatta bugün daha pahalı, daha külfetli unsurların da olduğu, sosyal medya vs gibi teknolojik ağların da devrede olduğu bir dönem. Ama tabii ki umut olmasa kimse uğraşmaz belki. Ancak siyaset gönül işidir, meslek değildir. Siyasete insanların teveccühüyle gelirsiniz. Biz şimdi diğer partiye oy veren seçmenin bize neden oy vermediği yönünde sorguluyoruz kendimizi. Biz neyi eksik yaptık o bölgelerde mesela? 2014 yerel seçimlerde bazı belediyeleri kaybettik… Acaba niye kaybettik? Mutlaka genel siyasetle ilgisi olduğu gibi teşkilat mensuplarıyla ilgili de ne gibi eksiklerimiz vardı? Bunları sorguladığımız sürece buluruz. Ve bu söylediklerimin neticesinde inanarak söylüyorum ki, biz 2023 genel seçimlerinde ve 2024 yerel seçimlerde iddialıyız. Ben bunu inanarak söylüyorum. Çünkü eksiklerimizi tamamlayarak, daha güçlü bir şekilde, daha çok emek vererek çalışıyoruz. Ve şuna inanın belki bir iki sene sonra yine sizinle röportaj yapacağız ve şöyle diyeceğiz; o zaman bu şekilde konuşmuştuk belki inanmamıştınız Çağla hanım, belki de olabilir diye düşünmüştünüz diyeceğim ve gülerek anımsayacağız bu günü.. Ve tekrar yineliyorum, önümüzdeki seçimlerde biz kesinlikle başarılı olacağız.
– O zaman bu sözlerinize binaen şunu sormak istiyorum, kazandığınızda Bursa’nın öncelikle hangi sorunlarına çözüm bulacaksınız?
Şehrin içine stadyum, dışına hastane yapmayacağız mesela.
– Ama şu anda yapılmış ve bunlar nasıl bir değişikliğe uğrayabilir?
Şimdi Doğanbey TOKİleri düşünelim, milletin parasıyla yapılan bu binaların yıkılacağı söyleniyor. Ve tabii ki yine milletin parasıyla.. Halbuki bu şekilde ne yapmak ne de yıkmak rantabldır. Aynı şekilde Tower Plaza. Bunlar şeffaflığın eksikliğinden kaynaklanan sorunlar. Bizim iktidar olduğumuz dönemde Doğancı barajı yapılmıştır, Nilüfer barajı yapılmıştır. Ondan sonra Bursa’da su kaynaklarıyla ilgili yapılan çalışmalar ovada kuyu açmaktan öteye gitmemiştir. Uludağ Üniversitesi, Yüksek İhtisas, Şevket Yılmaz Hastanesi, Muradiye Devlet Hastanesi hep bizim dönemimizde yapılmıştır. Sonra ne yapılmış? Şehir hastanesi… Yanında bir sürü ticari işletme ama eczane yok. Civar köydeki eczaneyi tarif ediyorlar. Yunuseli havaalanını da kesinlikle yapılaşmaya açmayacağımızı da buradan ifade edebilirim. Metro hatlarının uzatılması gerekir. T2 hattının teknik olarak en doğru şekilde elden geçirilmesi önemlidir. Trafikle ilgili son 20 yılda yapılan tek şey bat-çıklardır. Onlar da bizim dönemimizde yapılmakla beraber bunca yıl geçmesine rağmen hala ilave bir çözüm eklenmemiştir. İzmir-Ankara istikameti de bizim dönemimizde yapılmıştır. Demek ki bizden sonra trafiğin rahatlaması anlamında da hiçbir şey yapılmamıştır. Biz gelelim de devamını getirelim. Bu kadar basit.
– Başkanım çok güzel bir sohbetti. Sorularımıza verdiğiniz samimi cevaplar sebebiyle de teşekkür ediyorum. Son olarak vermek istediğiniz mesajlar varsa buyrun lütfen.
Türkiye’nin siyasi hayatına baktığımızda ne zaman bu misyon sahnedeyse ülkede bir ferahlama olmuştur. Ne zaman ülke dara düşmüş, bu misyon başa gelmişse ülke ferahlamıştır. Fakat ne zaman ki bizim misyonumuz az görünmeye başlamış ülkede hizmet verilmemeye başlanmıştır. Yine bir dönemden çıktık. Bu dönem biraz uzun sürdü ve maalesef vatandaşımızın mağdur olmasıyla sonuçlandı. Bugün maruz kaldığımız ekonomik sorunlar, içerde ve dışarda yaşadığımız problemler sebebiyle misyonumuz tekrar sahne almaya başlıyor. Dolayısıyla ben geleceğimizin aydınlık olduğunu düşünüyorum. Bizlerin hem umutlu hem de vatandaşlarımıza umut olmamız gerekiyor. Ve sizler de gazetenizde, köşenizde bize yer verdiğiniz için, kendimizi ifade etmemizi sağladığınız için ve gülen yüzünüz, tarafsız sorularınız için teşekkür ediyorum…
***
Evet, bugün Demokrat Parti Bursa İl Başkanı Çağrı Kaplan’laydı sohbetimiz. Çağrı bey, özellikle ülke siyasetimizle kıyaslandığında genç ve bir o kadar da siyasette pişmiş, tecrübeli bir isim. Bunun yanında birçok siyasinin yaptığı gibi soruları eğip bükmüyor da… Bu anlamda net biri, bence en güçlü yönü de bu. Soru almaktan ve yanıtlamaktan korkmuyor. Bu yönü kendine olan güveni ve bu güveni yansıtmasıyla alakalı bana kalırsa… Ve bu da bir siyasetçi için büyük bir avantaj… Ayrıca gözlemlediğim kadarıyla çalışma arkadaşlarıyla da oldukça uyumlu, onları önemseyen ve gereksiz bir makam duvarı da koymamış, seviyeli ama samimi bir çizgide…
Ne diyelim; ülkemiz için en vicdanlı, en adil, en vatansever, en akıllı ve halkına aşık kimse sandıktan da o çıksın…
Sevgi ve umutla…