DEVA Partisi lideri Babacan: Önce özgürlük
Selam tüm okuyuculara, selam olsun arafta kalıp yürekten samimiyet isteyen tüm yılgın yüreklere…
Siyasette gün geçmiyor ki yeni haberler, yeni söylemler, yeni kararlar, yeni hamleler olmasın…
2021’in özellikle ikinci yarısından itibaren yeni siyasi partilerin ittifakları, üzerine daha küçük partilerin ittifak sinyalleri, erken seçim söylemleri, yakın zamanda açıklanan seçim yasası teklifi ve Ahmet Davutoğlu’nun söylediği üzere satranç ve karşılıklı hamleler…
Tabii eğer bu bir satranç oyunu olarak tabir edilirse vatandaş bunun neresinde? Belki asıl düşünülmesi gereken tam da budur… Şah mı, piyon mu veya şöyle de ifade edebiliriz; kazanan tarafta mı olacak yoksa kaybeden mi?
Evet siyasi partilerin seçim çalışmalarına iyiden iyiye ısındıkları şu günlerde hareketlilik artarak sürerken nerdeyse bizler takipte zorlanır olduk.
Bu bağlamda dün DEVA Partisi de Yıldırım’da 1. Olağan İlçe Kongresini, Genel başkanları Ali Babacan’ın katılımıyla gerçekleştirdi. Kongreye katılım oldukça iyiydi. Malum son anketlerde DEVA Partisi’nin Bursa’da hiç de azımsanmayacak bir yükselişte olduğunu gösteriyor. Tabii seçime henüz bir yıldan fazla zaman var ve o zamana kadar ne olur biter bilemeyiz.
Kongre öncesi görüştüğüm Genel Merkez Disiplin Kurulu Başkan Yardımcısı Hüseyin Kaderoğlu, öncelikle Bursa’daki bu ilgiden memnuniyetlerini belirtti.
Kaderoğlu şöyle devam etti:
”Ayrıca Bursa’da birinci parti olacağımızı iddia ediyorum, ciddi bir yükselişimiz var. Hatta Türkiye genelinde % 7-8 olacaksak Bursa’da bu oranın % 20 gibi bir rakam olacağına inanıyorum. Yıldırım ilçesinde ise bu yüzdeliğin de üstünde olacağından eminim. Hatta tarihe not olarak da bunu geçebilirsiniz. Kesinlikle alacağız. Bunun yanında ekmek yağ kuyruklarının başladığı bir hükümetin artık hükümet olma vasfı kalmamıştır. Artık yolun sonuna gelmiştir. Genel başkanımızın tabiriyle ‘müsait bir durakta indireceğiz.’ Ayrıca biz sağ cenahta bir parti olduğumuzu da kabul etmiyoruz. Biz merkezdeyiz, özgürlük diyen, hak hukuk diyen, parlamenter sistemin güçlendirilmesini savunan ve bunun yolunu açan bir partiyiz. Dünyada üç sistem vardır; başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemi, parlamenter sistem. Bunlardan birini tercih edeceksiniz ya da başkanlık sistemi adı altında ucube bir sistem uyduracaksınız. Bu, gerçeklerle uyuşmuyor. Çünkü ülke yönetimi bir kişinin iki dudağı arasında olamaz. O yüzden parlamentomuzun güçlü olması lazım, yargımızın güçlü olması lazım, yürütmemizin güçlü olması lazım. Ve her birinin birbirine denetleyici ve dengeleyici olması lazım, bunlar olmazsa yine olmaz. Aksi halde hak hukuk ihlal edilmiş olur, işte biz bunun karşısındayız. Yeni seçim yasasıyla ilgili de şunu söyleyebilirim; hiçbir hamle artık bu iktidarı başta tutamaz, bu hamle kendileri ve MHP için düzenlenmiş bir tekliftir. Ayrıca altılı masayı dağıtmak için de yapılmış bir hamledir. Ama onların altılı masayı dağıtmaya güçleri yetmeyecektir. Altı partinin bir araya gelme sebebi güçlü bir parlamenter sistem; yasama, yürütme ve yargıdır. Ülkenin adaletini, hukukunu ve ekonomisini düzeltmek için bir araya gelinmiştir. Bunun yanında 27’sinde altı partinin yapacağı açıklama öncesinde karşı hamleyle ilgili sorunuza herhangi bir şey söylemem de doğru olmaz. Son olarak da şunu söylemek isterim; ülkemiz bu süreçte ekonomik ve hukuksal anlamda oldukça sıkıntılı aşamalardan geçti ve geçmekte. Yargılanmadan tutuklu halde olan cezaevinde birçok insan var. Ülkemiz bir hukuk devletidir ve bunları hak etmiyor. Buna bağlantılı olarak işkence, savaş, özellikle son günlerde yaşanan Adana’daki olaylardan yola çıkarak bunların yaşanmaması gereken bir ülkeyiz biz. Bunları hiçbir zaman tasvip etmiyoruz, onaylamıyoruz, ülkemizin bir an önce hukuk devletine tekrar dönmesini istiyoruz ve tabii ki bu yaşadıklarımızdan da herkesin ders çıkarmasını ümit ediyoruz. Ülkemiz için de aydınlık günlerin yakın olduğunu söylüyoruz. Ülkemizde ekonomiyi en iyi bilen 10 kişi varsa bunların en iyisi de bizim genel başkanımızdır. Bunu bakanlığı döneminde de net bir şekilde göstermiştir. İktidara geldiğimiz takdirde de Türkiye ekonomisinin refaha kavuşacağına inanıyoruz. Tabii ki ekonomiyi düzeltmek için öncelikle hukuki altyapının düzenlenmesi şarttır.”
Sonrasında yine genel merkez disiplin kurulu üyelerinden Av. Yusuf Türkmen’le yaptığım söyleşide, ”Bursa en iyi olduğumuz illerden bir tanesi, başarılı olacağımıza kesinlikle inanıyoruz. Biz DEVA Partisi olarak birçok iklimin harmanlandığı bir partiyiz. Kaldı ki Bursa da öyle. AK Parti ve MHP’nin oylarının yüksek olduğu illerde DEVA Partisi öne geçmiştir. Bu Yıldırım için de, Bursa için de öyle olacaktır. İnsanlar şu konuda net; ‘Biz AK Parti’yle devam etmek istemiyoruz.’ Bazı seçmenlerin işte korku ikliminin yarattığı durumdan ötürü ifade edemese de onlar da bu konuda netler. Ayrıca biz kimlik siyaseti yapmıyoruz. Kimseyi ötekileştirmeden halkımızın en önemli sorunları olan ekonomi, hak hukuk, adalete çözüm odaklı geliyoruz. Yeni kurulmuş olabiliriz ama tek olarak iktidara geleceğimize bu potansiyele sahip olduğumuza da inanıyoruz. Ve genel başkanımızın da söylediği gibi; ‘İktidara geldiğimizde ilk 90 dakikada yapacağımız, hukuka güveni tesis etmek. Buna öncelikle kendimizden başlayarak tek bir hakimin numarası dahi telefonlarımızda olmayacak’ sözü çok mühimdir, ifadelerini kullandı.
Partisinin Yıldırım 1. Olağan İlçe Kongresinde alkışlar içinde kürsüye gelen Ali Babacan, Bursa’ya 6 kez geldiklerini belirtirken Bursa’nın kendileri için özel bir yer olduğunu ifade etti.
Babacan, ayrıca günü geldiğinde Bursa’nın cevabını çok güzel bir şekilde vereceğini ve tabii ki yılmadan yorulmadan halkımız için çalışmaları gerektiğinin altını çizdi ve konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
”DEVA Partisi Bursa’ya çok yakışıyor ve izlenimlerimizde de bunu halkımız bize gösterdi. DEVA Partisi her yaşta gençlerin partisi. Partimiz kurulduğundan beri en merkezde bile gençler yer aldı. Parti üyelerimizin % 38’i 30 yaş ve altı gençlerimizden oluşuyor. Kadın ve gençlerimizin tam merkezde olduğu tek partiyiz. Neden DEVA’da bu kadar genç var? Çünkü gençler DEVA’da fırsat eşitliği görüyorlar. Gençler en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Gençler sosyal medyada dahi düşüncelerini paylaşmaya çekiniyorlar, ‘kapıma polis dayanır, ilerde de iş bulamam’ korkusunu yaşıyorlar. Kaldı ki anne babaları bile devamlı uyarıyor; ‘aman çocuğum dikkat et, bir şey paylaşma’ diye. Konuştuğum gençlerin geneli hem üzgünler, hem mutsuzlar ve maalesef ki hem de umutsuzlar. Gençler iş bulamıyor, buldukları işlerde ise düşük ücretlerde ancak çalışabiliyorlar. Bu yüzden buldukları ilk fırsatta yaşayabilecekleri başka bir ülke arayışına giriyorlar. Bir ülkede gençler artık kendi ülkesinde yaşayamıyor, başka bir arayışa giriyorsa o ülkede beka sorunu vardır. Bir ülkede gençlerin % 70-80’i ülkesinde yaşamak istemiyorsa, ‘hiç düşünmüyor musunuz biz nerede hata yaptık’ diye? Ve geçen bir paylaşımda bir gencimiz, ‘cebimde 60 lira var ve ben yurtdışına gitme hayali kuruyorum.‘ diyor. Yazık değil mi bu gençlere… Maalesef ki Türkiye mutsuz gençlerin ülkesi olmuştur. Biz bunları kabul etmiyoruz, biz gençlerimizin gasp edilen hayatlarını tekrar iade etmeyi taahhüt ediyoruz. Yarının Türkiye’si için gençlerin aklına ihtiyacımız olduğunu da çok iyi biliyoruz. Ve yanlarında değil, arkalarında gidiyoruz. Başka türlü Türkiye’yi düzeltemeyeceğimizi, bu krizi aşamayacağımızı da biliyoruz. En önemlisi gençlerimize fırsat eşitliği sağlayacağız. Çünkü adalet sadece yargının hızlı ve adil olması değildir, fırsat eşitliğidir de. Okula giderken, sınava girerken, okulu bitirip iş ararken fırsat eşitliği, iş bulup girdiğinde terfide fırsat eşitliği… İşte biz hayatın her alanında fırsat eşitliğini sağlayamazsak bu ülkede adaleti sağlayamayız. Biz gençlerimizin istihdamını artıracağız, onların düşüncelerini ifade edeceği, yeteneklerini geliştirebileceği özgürlük iklimi sağlayacağız. Siyasi baskıyla, sosyal baskıyla nefeslerinin kesilmeyeceği, kendileri gibi olacağı bir ülke hazırlayacağız onlara. Biz devletin görevini hepsi aynı tornadan çıkmış, aynı düşüncede gençler olarak görmüyoruz. Herkesin yaşam tarzını, düşüncelerini olduğu gibi kabul etmeliyiz. Ve biz gençlerimizin yetenekleri doğrultusunda önlerini açmak zorundayız. Bunun için buradayız, bunun için hep beraber çalışıyoruz. Tabii ki ülkemizde tek mutsuz olan gençlerimiz değil. Geçenlerde bir rapor sunuldu; Mutluluk Endeksi Raporu. Uluslararası bir rapor. Bu raporda kişi başına düşen gelire, özgürlüklere, sağlık hizmetlerine, sosyal yardım, yolsuzlukla mücadeleye, eğitime ve satın alma gücüne bakıyorlar. 146 ülkede bu çalışmayı yapmışlar. Ve maalesef ki biz 112. sıradayız. İlginç tarafı daha yakın zamanda topraklarında savaş görmüş, yakılmış yıkılmış Irak’tan bile daha mutsuz. Ünlü bir şairimizin dediği gibi; ‘kim istemez mutlu olmayı ama mutsuzluğa da var mısın.’ İşte Erdoğan ve Bahçeli’nin sloganı bu. Artık mutluluk yok, bitti o iş diyorlar. Belli ki insanları mutsuzluğa razı ederek önümüzdeki seçimlere girmeyi planlıyorlar. Bakın ülkede antidepresan ilaç kullanımı ciddi oranda artmış durumda. Konuştuğum tüm eczaneler bu konuda hemfikir. İnsanlar bu kadar antidepresan almak zorunda kalıyorlarsa bu, hükümetin sorunudur. Taraflı ve partili hükümet sisteminde insanlarımız her geçen gün maalesef daha mutsuz oluyor. Bu sistem Türkiye’yi mutsuz insanlar ülkesi yaptı. Ve mutsuz insanlar ülkesinde çarşının pazarın yüzü gülmez, insanlar işe dahi gitmek istemez. Bizim tek isteğimiz insanları huzura kavuşturmak ve mutluluk endeksinde en yükseklere ülkemizi çıkarmaktır. Önce özgürlük diyeceğiz. Refaha giden yol özgürlükten geçer. Hukuk devleti inşa edeceğiz. Eğitimde fırsat eşitliği sağlayacağız. Ülkenin doğusu batısı, kuzeyi güneyi fark etmez. En ücra köşelerine kadar nitelikli eğitimi vermek için çalışacağız. Sosyal yardımları bağımlılık yaratsın diye değil, vatandaşlarımız zor durumdan çıksın diye sosyal devlet ilkesi gereğince sağlayacağız. Burada asıl mesele ise bir ülkede sosyal yardım alan vatandaşların sayısını azaltmak. Pek çok ilde aldığım duyumlar ise yine çok ilginçtir; ‘sosyal yardım almak için AK Parti’ye üyelik şartı konulması..’ İşte tüm bunların sebebi, Partili-Taraflı Cumhurbaşkanlığı Sistemidir.
DEVA Partisi lideri Babacan’ın konuşmasının özeti buyken devamında genel kurul oylamasına geçildi. Bu arada Babacan da gelen partililerle tek tek hatıra fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmedi.
DEVA Partisi’nin Yıldırım Kongresinde Ali Babacan’ın değindiği konular çok isabetliydi. Tabii ki asıl mesele değinilen bu konuların gerçekleşeceğine seçmenin güven duyabilmesi, aklında soru işaretleri kalmaması. Babacan’ın kadrolarını kurmada ihtimamlı davrandığı net. Bursa teşkilatında da durum öyle. Kaldı ki Nilüfer gibi bir ilçede de gitgide DEVA Partisi’nin isminin sık anılmasında ilçe başkan seçiminde hukukçu, sporcu ve sosyal kimliğiyle donanımlı biri olan Mine Rana Hanım’ın katkısı olduğu aşikar. Genel merkez yönetiminde bulunan özellikle kadın profili bu şekilde.
***
Evet 6’lı masanın müttefiklerinden olan DEVA Partisi’nin tamamen seçime odaklandığı, hatta tek başına iktidar olma ümitlerinin de güçlü olduğu görünse de muhtemelen yenilerini göreceğimiz karşılıklı siyasi hamleler, daha doğrusu siyasi mühendislikte en iyi mühendis sanırım uzmanlık diplomasını alacak gibi. Kulislerde konuşulan ise bugün 6’lı masada karşı hamle olacağı…
Vatandaşın istediği ise; siyasetin bir kazanç kapısı olarak düşünme zihniyetinin öncelikle değişmesi, ki bu genele tüm kurumlara hatta hayata yansıyacak bir liyakatın olması ve söylenenlerin kürsüde kalmaması…
Güvenmek..
Sevgi ve umutla…