Geçmişin içtenliğini yeniden yakalayabilir miyiz?
Geçmiş bayramları neden çok arıyoruz? Geçmişin içtenliğini yeniden yakalayabilir miyiz?
Yarın Kurban Bayramı. Dünyanın birçok yerinde, binlerce yıllık insanlık tarihinde mitolojide birçok kurban hikâyesi ve anlatısı var. Anlatılan kurban olayının bir hikâyesi ve arka planı vardı. Bize bayramların hikâyesi büyüklerimiz tarafından anlatılırdı.
Özet (özet yapay zeka tarafından üretildi):
Yazıda, geçmişte bayramların ne kadar güzel ve anlamlı olduğu, komşuluk ilişkileri, yardımlaşma ve paylaşma kültürünün önemi vurgulanmış. Ancak zamanla yaşamın değiştiği, tüketimin arttığı, bireyciliğin ve bencilliğin yaygınlaştığı ifade edilmiş. Yazar, bu duruma rağmen geçmişin güzelliklerini hatırlayarak sakin ve anlamlı bir bayram geçirmeyi amaçladığını belirtmiş ve insanların öz değerlerine, yardımlaşmaya ve paylaşmaya devam etmelerini dilemiş. Son olarak, huzurlu bir bayram dileyerek yazıyı özetlemiştir.
Geçmişte Bayramları Nasıl Yaşardık
Bayramdan bir gün öncesinde genellikle öğleden sonra rahmetli annem kazanlarda çalı-çırpı ile ısıttığı sıcak suyla bizi yıkar ve olduğu kadarıyla temiz elbiseler giydirerek bayrama hazırlardı. Ne mutlu olurduk. Aynı gün oynar elbisemiz de kirlenirdi. Kapı komşular birbirini ziyaret ederdi. İnsanlar arasında kadir kıymet vardı. Kindarlık, hasetlik, karşı tarafı yok etmek gibi bir şey bilinmezdi. Küsler barışırdı veya barıştırılırdı. Yardımlaşma, imece çok genişti. Herkes birbirini kollardı.
Çok elbisemiz yoktu, oyuncaklarımız hiç yoktu, herkes kendi oyuncaklarını kendisi yapardı. Bakkal dükkânı olmadığı için para nedir bilmezdik. Ne işe yaradığı da aklımızda yoktu. Günümüzü gün ederdik. Ne sınav kaygısı, ne gelecek korkusu yaşardık. Ne güzel günlermiş. Can sıkıntısı, ruhunuzun sıkılması, kilo sorunu yoktu. Anne-babanın verdiği işler yapıldı mı? Geriye kalan zaman bizimdi.
Yaşamak için bütün ihtiyaçlar ağırlıklı olarak karşılanırdı. Gaz, bez ve birkaç zorunlu meta dışındakiler evden yapılarak karşılanırdı. Her evde o kadar çok yapılacak iş vardı ki, çok erkek çocuğu olan şanslıydı. Büyük baş hayvanlar, yavrular, arazi işleme, hasat-harman, diğer işler derken, akşam olur, karanlık kuytularda konuşur-oyan ve yan yana dizilmiş döşekler üzerinde yer kapmaca ile uykuya dalardık.
Hayatımız Neden Birden Değişti, Bayramların Tadı Kaçtı?
Ne olduysa 1960’lı yılların sonlarında oldu. Bir anda traktör, iş makineleri, kente gidiş-gelişler kolaylaştı. Satın alma, satma işlemleri hızlandı. Durumu iyi olanlar çocuklarını kasabada okula göndermeye başladılar. 1970’li yılların başında hayvanlar yavaş yavaş satıldı, toprak briketlerden yapılan evlerden betondan yapılan evlere geçildi. Ortaokula gittiğimizde daha çok satın almanın olduğu bir yaşamın içinde buldum kendimi. Giderek artan bir tüketim, satın alma, daha çok teknoloji vardı artık hayatımızda. Şehirde okula giderken ve daha sonradan da yakın geçmişe kadar bayramlarda köye annemize-babamıza gitmek için çırpınırdık. Değişik yollarla araç bulup mutlaka köye giderdik. Ancak şimdilerde ne eski köyler var, ne de eski atmosfer. Ne şevk, ne istek var yüreklerde.
Bayram Olgusu Gerçek Yapısından Koptu mu?
Yarın Kurban Bayramı. Dünyanın birçok yerinde, binlerce yıllık insanlık tarihinde mitolojide birçok kurban hikâyesi ve anlatısı var. Anlatılan kurban olayının bir hikâyesi ve arka planı vardı. Bize bayramların hikâyesi büyüklerimiz tarafından anlatılırdı. Dinlerdik, yeni bir şey öğrenmenin mutluluğunu yaşardık. Sonradan değişik kaynaklardan felsefi ve teolojik boyutu ile kurban oluşunu okuduk. Çok güzel bayramlar geçirdik. Geçmişte yaşadığımız o bayramların tadı, kokusu, ruhu, içtenliği aranır olduğunu çok sık duyuyorum. Ben de yanı duyguları yaşıyor ve içtenliği arıyorum. O eski bayramların heyecanı ve şevki yok artık dünyamızda. Günümüzde bayramlar içeriğinden koparılarak kurban kestin mi, kesmedin mi, bağış yapma, vekil tutuma, kurbana ortak olma gibi geçmişte çok konuşulmayan şeyler duyuyorum. Bu yıl 10 gün olan tatilini de fırsat bilen çok sayıda çalışan kentleşmenin verdiği ağır iş yükü ve olumsuzluklarında etki ve duygusu ile kent dışlarına ve yazlıklara aktın etmeye başladığı görülmektedir. Çoğu konuyu önemseyen kişinde bayramdan çok bayram tatili yapmaya çalıştıklarını görüyoruz. Evet, çağ değişti, yaşam değişti, bireycilik, bencillik artı, herkes kendi çevresine yoğunlaşmaya başladı. Var olan insan dair sıcak insan arayışı özü halen değişmedi. Güzel- erdemli ve anlamlı yaşam arayışı devam ediyor.
Bir Günlüğüne de Olsa, Huzur İçinde Bir Bayram Ortamı Yaşayabiliriz. Deneyelim!
Ne yapalım buna rağmen yine de kendimi toparlayıp bugünü sakin ve anlamlı geçirmeye çalışacağım. Köyüme gideceğim. Köyde de kimse kalmamış. Gençler fırsatını bulan yurt dışına veya büyük kentlere göçmüş. Artık kalan dost ve arkadaşlarımdan varsa onlarla buluşabilirsem geçmişi yad edeceğim. Rahmetli annemin kabrini ziyaret edeceğim. Babamla biraz zaman geçireceğim. Bir iki ziyaret yapıp tekrar dönüp dolaşıp işi bıraktığım yerde tempolu koşuşturmaya devam ederek kendimi oyalayacağım.
Güzel, anlamlı, içtenlikli, geçmişe dair bütün olumsuzlukları beyninizin arka bagajından çıkarıp atarak yeni bir güne başlamanızı, biraz geçmişin güzelliklerine de giderek arzuladığınız bir bayram yaşamanızı dilerim. Çağ değişti, biz de değişmeliyiz ancak özümüzü ve referansımız olan öz değerlerimizi kaybetmeden. Hepsinden önce erdemli olmayı, yardımlaşmayı elden bırakmayacak bir bayram geçirmenizi dilerim. Bayramın özü olan buluşma, paylaşma, empati yapma, hasta, yoksul, yarıma ihtiyaç duyanların unutulmadığı, küskünlüklerin unutulduğu, barışmanın içtenlikle yapıldığı bir anlayışla kendimi aklamayı değil, olması gereken değerlerdeki gibi özümü yoklamanın yapıldığı bir bayram geçirmek niyetiyle yola çıkıyorum.
Kazasız ve belasız, huzurlu bir bayram dilerim.