Anadolu16.com

Göçmen/Sığınmacılar…

07.05.2022
A+
A-

2019 yılında oğlum Emre’yi, Kiev’e uğurlamak için Ankara/Esenboğa Havaalanı’na gittik. Dış hatlar bölümünün üstünde otururken, alt katta büyük bir gürültü oluştu.

Eğilip baktığımızda, yüzlerce yabancının (17-25 yaş grubu) ellişerli gruplar halinde başlarında Mehmet’ciğimin koruması halinde olduğunu gördük.

İnanın ki aklımdan geçen ‘bir ihtilal/ayaklanma mı oldu’ şeklinde idi.

Küçük bir şoktan dolayı, aşağı kata inip, işin aslını öğrenmek istedim ve indim. Gördüğüm ilk Mehmetçiğe durumu sordum; “Amca, bunlar kaçak Afganlılar… İllerden toplanan Afganlıları buradan, ülkelerine gönderiyoruz. Yemeklerini yediler, birazdan gidecekler!” sözü halen aklımdadır.

İlk şoku atlatmıştım…

Mehmetçiğe, toplam kaçak sayısını sorduğumda, sayı vermelerinin yasak olduğunu söylediler. Bu konunun üzerine fazla düşmedim ama sayı bin civarında diye tahmin ediyorum…

Bu olay her daim aklımda kalmış ve düşünmeme sebep olmuştur. Bir seferde bu kadar çok “kaçak/mülteci/sığınmacı” adını ne koyarsanız koyun; nasıl? neden? ne şekilde? vb. sorularla güzel ülkemi yasal olmayan yollardan istila etmişlerdi?

Sorun sadece Afganlılar da değildi.

Suriyeli, Iraklı, Afrikalı vb. binlerce kaçak neden güzel ülkeme gelmişlerdi?

Gidecek başka ülke yok muydu?

Neden bize geldiler?

Afganlı, Iraklı ve Suriyeli gruplar varken, Afrikalılar’ın gelişleri beni tekrar düşündürdü!

Ülkelerinde savaş/istila olmayan Afrikalı kaçaklar neden geliyorlardı?

Şu bir gerçek ki, ülkeleri savaş halinde iken, kendi ülkelerinin savunmasından korkarak bize sığınan grupların kendi ülkelerine faydası yokken bizlere ne faydası olabilir ki…

Sınırlarımızın güvenliğinden sorumlu olan bakanlık ve yerel kurumların bilgisi ve görüşü olmadan milyonlarca kaçak insanların ellerini/kollarını sallayarak gelmelerinin hiçbir akıl, mantık ve bilim ile alakası yoktur, olamaz da…

Güzel ülkemde, kayıtlı/kayıtsız 5 milyonun üzerinde göçmen / sığınmacının denetimsiz şekilde dolaşmaları ve yerleşmeleri bir “beka” sorunudur.

Suriyelilerin nüfus yoğunluğunun gittikçe artması, doğum kontrolüne uymamaları, sağlıksız iş ve ev ortamlarında barınmaları elbette bizleri üzmektedir.

Dünyanın hiç bir ülkesi, kendi sınırlarını bu şekilde (kevgir misali) açarak ülke güvenliğini tehlikeye atamaz, atmamalıdır.

Bu insanların geçmiş durumları, terör örgütleri ile bağlantıları, meslekleri vb. bir sürü kriterleri değerlendirilip ülkeye girişleri kontrol edilebilirdi. Hatalı dış politikaların sonucunu tüm ülkece çekeceğiz.

İleriki yıllarda bu hataların ekonomik, sosyal ve toplumsal sonuçlarını daha da ağır şekilde üstleneceğimiz acı bir gerçektir.

Beni gerçekten çok üzen bir başka konu da, son 20 yılda yapılan “özelleştirme” gelirlerinin bu hatalı politikaların kurbanı olmasıdır.

Demokrasinin en önemli özelliği, şeffaflık ve hesap verilebilirlik olmasıdır.

Maalesef ne acıdır ki, ülkemdeki bu göçmen/sığınmacı sayısının ne olduğu, bunlara harcadığımız bedeller, ülkemin ekonomisine katkıları/kötülükleri vb. hiçbir istatistiki bilgiye sahip değiliz.

Resmi kaynakların, birbirleri ile çelişen ve kafa karıştıran bilgi kirlilikleri dikkat çekicidir.

Cumhuriyetimizin kanla, emekle ve alın teri ile kazandırdığı fabrikalarımızın 65 – 70 milyar dolarlık özelleştirme gelirlerinin çoğunluğunun veya tamamının hatalı dış/göçmen politikaları uğruna heba edilmesi çok acı bir gerçektir.

Güzel ülkemin ekonomik sorunları günden güne artarak devam etmektedir. Hazinemizin eksi rezervi, dünyanın en yüksek faiz oranı ile küresel dünyadan borç bulabildiğimiz, yüksek enflasyon, işsizlik, dış ticaret açığı, bütçe açığı ve düşük milli gelir rakamları ile G20 sıralamasında ilk 20’nin altına inmemiz düşündürücüdür.

Bir başka olay da, göçmen/sığınmacıların uyum sorunudur. Kültür, eğitim ve sosyolojik açıdan çok farklı kriterlere sahip olanların kendilerine belli bölgeleri ele geçirerek sahiplenmeleri ve  örgütlenmeleri çok tehlikelidir.

Ekonomiye katkıları açısından da, elimizde hiçbir istatistiki bilgi olmadığı için yorumlarımız hep havada kalmaktadır. Ucuz ve kayıt dışı; kısacası, sigortasız/vergisiz çalışan bu yüz binlerce göçmen/sığınmacının ekonomimize katkıları da düşündürücüdür.

Birbiri ile sürekli çelişen, dış politika sürecinde düşman olduğumuz, katil ilan ettiğimiz Suudi Arabistan, BAE, İsrail ve Ermenistan ile “dostane” ilişkilerimizi gülerek/ibretle izlemekteyiz.

 

Aynı yakınlaşmanın da Suriye ile sağlanması gerekir. O bölgede oluşturulacak kalıcı evlerin/tesislerin finansını da AB ve diğer ülkelerle ortaklaşa yaparak bu göçmen/sığınmacıları kendi ülkelerine göndermemiz,  güzel ülkemin bekası açısından şarttır.

Dünyanın ilgisiz ve sahipsiz kaldığı bu göçmen politikasının ülkeme verdiği ekonomik, siyasal, toplumsal ve sosyolojik yönleri göz ardı edilmemelidir.

Ne yazık ki ABD’nin BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) isim ve unvan değiştirerek devam etmektedir.

Bir dönem eşbaşkanlığını yaptığımız “BOP” ile “Arap Baharı” aldatmacası ne yazık ki Ortadoğu’ya kan ve gözyaşı getirerek “Arap Kışı” durumuna getirmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesi gereği bir dış politika vizyonu ile dış politikalarımız yeniden şekillendirilmelidir.

Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…

***

8 Mayıs günü sebebiyle tüm annelerimizin,

Anneler Günün kutlu olsun!

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.