Kral URUKAGİNA’dan günümüze…
”Urukagina Kanunları, bilinen ilk Sümerce hukuk metnidir. ‘Güçlünün güçsüzü ezmeyeceği’ bir anlayış hâkimdir. Lagaş beyi ile rahiplerin işbirliği yaparak halkı nasıl sömürdükleri anlatılmaktadır. Daha sonra yolsuzluk yapan memur ve rahiplerin görevden uzaklaştırıldığı belirtilir ve yeni vergi ve fiyat ayarlamaları ilan edilir. Kanunun metninin amacı, önceki iktidar döneminden kalma yolsuzluk ve huzursuzlukları kaldırmaktır.” (1)
Tarihe merakım sebebiyle, dünyamızın ilk medeniyetlerinden Sümerler’in çok özel bir medeniyet olduğu dikkatimi çekti. Rahmetli Babam Veli Saylı’nın, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde çalışması ve oraya ait Ulus’taki, Roma Hamamı Lojmanlarında oturmamız, tarihe olan ilgimi daha da artırdı.
Bir çoğumuz, dünyadaki ilk yazılı kanunun Hammurabi Kanunları olduğunu biliriz. Gerçekte ‘Urukagina Kanunları’, tarihte bilinen ilk Sümerce hukuk metnidir. Sümerliler tarihte bir çok şeyi ilk hayata geçiren özel bir medeniyettir. M.Ö 4000 – 2000 yılları arasında Irak’ın güneyinde (Güney Mezopotamya) kent devleti şeklinde yaşamış dünyanın en eski uygarlıklarından biridir. İlk çivi yazısı, kent, astronomi, tıp, takvim, matematik, din, fal, büyü, mitoloji, Gılgamış, Yaratılış ve Tufan Destanları vb. Sümerliler’e aittir.
Tarihte bilinen ilk yazılı kanun metni, MÖ 24. yüzyılda Sümer Kralı Lagos/Lagaş Urukagina (URUGANİKA /URGAKİNA) zamanında ortaya konulmuştur. Urukagina Kanunlarında sosyal, özel, aile ve ticaret ile kişilerin birbirlerine karşı işledikleri suçlara ilişkin özel maddeler yer almaktadır.
Urukagina kanunlarında ezilen halkı, kral ve rahiplerin baskısından kurtarmak ve ülke idaresini düzenlemek amacıyla bir çok hükümler yer almaktadır. Kral Urgakina’nın iktidarında halka zulüm hükmeden, kral ve din adamlarının hakimiyetini kıran, toplumsal ve sosyal barışı sağlamak konusunda çağının çok ilerisinde hükümler içermektedir. Akılcı ve adalet hükmeden kanun olması sebebiyle de çok önemlidir.
”Kanallar, surlar, mabetler yaptırdım. Mabetlerimizde tanrı mallarını rahiplerin kötüye kullandıklarını gördüm. Tanrının mallarını korumak ve istismarını önlemek için yönetimi elime aldım. Rahipler gömme hizmetleri bahanesiyle halktan kat kat para alıyorlardı. Fakat tanrı Nigırsu, Lağaş krallığını bana verince, beni 36.000 adam arasından seçip kral yapınca, eski günlerinin tanrı yasalarını yeniden uygulamaya koydum. Borçlarını ve vergilerini ödeyemeyen Lağaş oğulları için af çıkardım. Mabetlerdeki mülklerden vergiyi kaldırdım. Kral adamlarının bundan böyle halkın mallarını zorla değil, gönüllü ve değeri karşılığında almalarını emrettim.”
Urukagina kanunlarında, adaletsizliklere karşı şiddetli cezalar içermemekte olup, işlenen suçların bir çoğuna karşılık fidye/bedel ödeme cezaları uygulanmaktadır. Sosyal adalet gereğince kimsesizler ve güçsüzlerin korunması da hüküm altına alınmıştır.
Urukagina Kanunlarında ‘Kadınlar Evi’ ve ‘Çocuklar Evi’ gibi tabirler geçmektedir. Bize göre bu kavramlarla yalnız ve sahipsiz kalan günümüzün kadın sığınma evleri ve kimsesiz çocukların barındığı yetimhane benzeri yerler kastedilmiştir. Ayrıca Urukagina kanunlarında ‘çocuklara mahsus tarlada’ diye bir tabir de geçmektedir. Bu da muhtemelen kimsesiz çocukların barındığı ‘Çocuklar Evi’nin masraflarını karşılamak tarihimizde gördüğümüz vakıf benzeri bir uygulamadır. Böylece kimsesiz çocukların barındıkları evin ve çocukların masrafları bu eve bağlanan tarlanın gelirinden karşılanmıştır. (2)
Din adamlarının açgözlülüğü ve zengin olma hırsları, halkı sömürerek canlarından bezdirdi. Tüm yoksullar artık vicdanlı kral Urukagina’nın gözetimi altına girdi. Ayrıca bu kanunun diğer bir özelliği de vergi affı, adaleti ve fiyat istikrarını da kapsıyor olmasıdır.
Urukagina önsözünde, Lagaş’ta kendi idaresinden önceki durumu belirtmekte, Lagaş kralı ile din adamlarının iş birliği yaparak halkın her türlü sosyal işlerinden ağır vergiler aldıkları, vergisini vermeyenlerin mallarını tapınak görevlilerinin nasıl zorla aldıklarını şu şekilde anlatmaktadır:
”Tanrıların sığırları krala ait tarlaların sulanmasında kullanılıyordu. En iyi tarlalar kralın dostlarına veriliyordu. Semiz eşeği ve sığırı tapınak görevlileri alıyorlardı. Bu görevliler mahsulleri, kralın dostlarına taksim ediyorlardı. Herhangi bir tapınağın görevlisi, bir fakirin annesinin bahçesindeki ağaçları kendisi için kesiyor ve meyvelerini alıyordu. Mezara bir ölü gömülürse, tapınak görevlisi kendi içkisi için 7 testi bira, kendi yemesi için 420 ekmek ve 120 ölçek (sila) arpa, bir elbise, bir oğlak ve bir yatak alıyordu.”
Son kısımda ise, Lagaş kralı Urukagina kendi yaptığı reformları, şöyle tasvir etmektedir:
”Hiçbir yerde din adamları, artık fakirin anasının bahçesine zorla giremez, eğer kralın tebâsının eşeği doğurursa, onun beyi ona ‘bunu senden alacağım’ derse, eğer o, onunla satışa anlaşırsa, ona ‘istediğim parayı ver’ der. O (Urukagina) böyle düzenledi ve Lagaşlıları hırsızlık, katil ve kuraklıktan kurtardı, hürriyeti yerleştirdi. Bundan böyle kimse dul ve yetimlere haksızlık yapamaz, Urukagina, Ningirsu ile bu antlaşmayı akdetti’ denilmektedir.” (3)
Halkın, kral ve rahipler karşısında haklarını savunan bu kanun maddeleri, adalet, eşitlik ve akıl ilkeleri topluma huzur ve güven getirmiştir. Rahiplerin, dini duyguları kötüye kullanarak halktan haksız yere vergi topladıkları despot bir dönemdir. Görevini kötüye kullanan memur ve din adamları azledilerek rüşvet çarkı tamamen durduruldu. Orta sınıf için ise adaletli bir fiyatlandırmayla birlikte yeni bir vergi sistemi belirlendi.
”Reformcu yapısıyla idari alandaki yolsuzlukları ortadan kaldıran Urukagina, bazı devlet adamlarının, özellikle din adamlarının, tepkisini çekmiştir. Urukagina talimatnamesi halkın sosyal yapısını yeniden şekillendirmek ve din adamlarının hizmetinde ezilen halkı yeniden yaşama döndürmek amacıyla kazıttırılmıştır. Metinde tapınağı sürekli eleştirmesi ve halka gereksiz borç yükleyen bir kurum olarak göstermesi, Urukagina’nın din adamlarına karşı bir pozisyon aldığını kanıtlamaktadır.” (4)
Bu dönemde din işleri de devlet işlerinden bağımsız olmakla birlikte, denetimi krallığın bünyesine kalır.
Güzel ülkemde halen vatandaşlarımızın kutsal dini duygularını maddi/manevi sömürerek kendilerine haksız kazanç sağlayan dernek, vakıf, cemaat, vb. kuruluşlar gittikçe çoğalmaktadır. Ne yazık ki, bu örgütler siyasetin desteği ile gittikçe güç kazanarak, devlet örgütü içinde cumhuriyetimizin güvenliği açısından tehlikeler yaratmaktadır.
İşte Urukagina Kanunları, dini kullanarak halktan haksız kazanç sağlayan, kısacası halkın sömürülmesini engelleyen örnek bir yasal metindir.
2022 yılının, tüm insanlığa barış, bereket ve sağlık getirmesi dileğiyle…
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…
***
Kaynaklar:
1) Adem Işık – “İlk Şehirler ve Yazılı Medeniyete Geçiş”, Mavi Atlas
2) Y. Arslantaş – R. K. Septioğlu – ‘’Çivi Yazılı Hukuki Belgelere Göre Mezopotamya’da Kadın’’, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: XII, Sayı:1-2,
3) L.G.Gökçek – F. Akyüz – ‘’ Sümer Kanunları’’, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi Cilt: IX, Sayı:1
4) U. C. Tutkaoğlu – ‘’Eski Mezopotamya ve Eski Anadolu Kanunlarının Etkileşimi ve Mukayesesi’’ Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü