Maslow’un üçgeninden, günümüzün gerçeklerine… (II)
Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi” kapsamındaki; 1) Fizyolojik/Biyolojik, 2) Güvenlik, 3) Ait olma/Sevgi, 4) Saygı, 5 ) Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı ilkelerinin geniş kapsamlı yönlerini, bir önceki bölümde ele almıştım.
Bu yazımda ise; güzel ülkemde pandemi ve Rusya/Ukrayna savaşı sonucu oluşan olumsuzlukların, Maslow piramidindeki etkilerini kaleme aldım.
Teknolojik gelişme kapsamında, bilişsel (bilme ve anlama) ihtiyaçlar ve estetik gereksinimlerimizin (güzellik, form, sanat vb.) oluşması, Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisinin gözden geçirilmesi sonucunu ortaya çıkarmıştır.
Pandemi süresince, bizlerin de yaşam süreç ve alışkanlıklarında epeyce değişiklikler oluştu. Özellikle, evlere kapanan gençler, tüm zamanlarını bilgisayar başında geçirerek, piramidin birçok aşamasını aynı anda gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir.
Fabrikaların birçoğunun, tedariklerindeki sıkıntı sebebiyle, üretim süreçlerinde krizlere sebep olmuştur. Gelir seviyelerinin düşmesi sonucu bizler, Maslow’un ihtiyaçlar listesinden bir çoğunu karşılayamaz hale geldik.
Şu bir gerçek ki, pandemi ile Rusya/Ukrayna savaşı, ekonomileri ‘kırık/dengesiz’ olan bizim gibi ülkeleri çok olumsuz etkiledi. Bu süreçte sosyalleşmemize yarayan birçok faaliyetlerimize son vererek, tasarruf yollarına yöneldik.
Güzel ülkemdeki ekonomik ve sosyal olumsuzlukların, piramitteki birçok basamağa olumsuz etkilerini, örnekler yoluyla açıklamak istedim;
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) verilerine göre; 2022 yılının ilk 5 ayında 942 doktor yurt dışına gitmek için sicil belgesine başvurmuş.
Makine Mühendisleri Odasının (MMO) İstanbul’da yaptığı araştırmaya göre ‘genç mühendislerin’ % 68.01’i ekonomi sosyal yaşam ve iş standartları nedeniyle ‘yurt dışında’ yaşamak istiyor.
Yüksek enflasyonist baskı ve yetersiz alım gücü sonuçta sağlıksız ve yetersiz beslenmeyi de arttırmış olup, tatil planlarını da olumsuz yönde etkilemiştir. Her 100 kişiden 70’i tatil planı yapamamaktadır.
Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Gıda Programı’nın (WFP) “Açlık Haritasına” göre, Haziran 2022 itibarıyla güzel ülkemdeki 14,8 milyon kişi yeterli gıda tüketemiyor. Bu oran nüfusumuzun yaklaşık % 17’sidir.
Yine aynı kuruma göre; güzel ülkemdeki 5 yaş altı çocukların % 1.7’si “akut yetersiz beslenme”, % 6’sının ise “kronik yetersiz beslenme” sorunu ile karşı karşıya olduğudur.
TÜİK verilerine göre, Mayıs 2022 tarihinde “gıda enflasyonu” oranı % 91.63’dur.
Güzel ülkemde, Mayıs 2022 ayı enflasyon oranının AB üye ülke ortalamasının 9 katı, OECD üye ülke ortalamasının da 8 katı olduğu bir gerçektir.
Pandemi döneminde, işçi sınıfının milli gelirden aldığı pay, her geçen yıl düşerken, sermaye sınıfının payı artarak sonuçta kazanan sermaye, kaybeden emekçiler olmuştur.
Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşunun (İSO 500) karı, 2021 yılında bir önceki yıla göre %137 artış gösterirken aynı dönemde çalışanların geliri sadece %33’te kaldı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Tüketici Güven Endeksi Mayıs 2022 ayında 67.6 iken, Haziran ayında 63.4 zirvesine düştü. Böylece 2004 yılından bu yana yayınlanan endekste, tarihin en düşük tüketici güveni kaydedilmiş oldu.
Bu rakamlar gösteriyor ki güzel ülkem, bölüşüm ve paylaşımda toplumdaki ekonomik ve sosyolojik değerlerin çalışanların lehine bozulduğu bir gerçektir.
Art arda, elektrik, doğalgaz, kira, gübre, zirai ilaç, sebze/meyve, gıda, sigara, dayanıklı tüketim malları vb. yüzlerce kalem ürünlere yapılan ve bizleri “çılgına çeviren” geleceğe olumsuz bakışları artıran, bize göre “zam”, onlara göre “fiyat ayarlamaları” toplumsal ayrışmaları ve dengeleri olumsuz etkilemektedir.
Temel ihtiyaçlarımız olan ekmek, şeker, elektrik, ulaşım, kira, giyim vb. birçok ürünlerin fiyatlarının olağandışı şekilde artması acı bir gerçektir.
Asgari ücretin 4.253 TL (250 Dolar) olduğu güzel ülkemde, Haziran 2022 ayı için 4 kişilik bir ailenin “açlık sınırının” 6.391.- TL, ”yoksulluk sınırı”nın ise 20.818.- TL. olması çok düşündürücüdür.
Hayat pahalılığı karşısında yoksullaşan bizlerin, kendimizi mutsuz çaresiz ve huzursuz hissettiğimiz bir gerçektir. Temel gıda ihtiyaçlarını dahi karşılamayan toplumun ruh sağlığı, elbette bozulmuş anlamına gelir.
Hayati önem taşıyan, gündelik gıda ihtiyaçlarını dahil temin etmekte zorlanan bireyler, 3 öğün kavramından 2 öğün gıda alabilme yoluna gelmiştir. Maslow’un piramidindeki ilk aşama fizyolojik/biyolojik gibi temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan insanlarımız psikolojik açıdan “toplumsal cinnete” gidebilmektedir.
Ekonomik krizlerden elbette en çok etkilenen grup gençlerimiz ve çocuklarımızdır. Mutsuz ve huzursuz bir gençlik oranı gittikçe artmaktadır.
Eskiden amaçları güzel bir iş, araba ve ev almak olan gençlerimiz şimdi, ”Yurt dışına nasıl gidebilirim? Torpille nasıl kıyak bir mertebeye gelebilirim?” ikileminde yoğunlaşmışlardır.
Yaşamak için sadece fizyolojik/biyolojik ilk basamağı aşabilmek yeterli değildir. Kendimizi değerli bir birey hissedebilmek için piramidin tüm aşamalarını geçerek ve yeni teknolojik gelişmeleri de kapsayıcı şekilde ilerleyebiliriz.
Bugünkü koşullarda, Maslow’un 5 aşama olan piramidinin üst seviyelerine gelebilmek, bizleri her açıdan motive edecektir.
Ama şu bir gerçek ki; insanların karınlarını doyurması, tatil yapabilmesi, giyim/kuşamına dikkat edebilmesi, sağlıklı koşullarda oturabilmesi/ısınabilmesi, sinema vb. eğlence yerlerine gidebilmesi, sosyal etkinliklere katılabilmesinin çok zor olduğu bir ortamda, Maslow’un piramidi karmakarışık hale gelerek, dikdörtgenleşti, hatta kareleşti diyebiliriz!!!
Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…