Toplumsal eğilimler, kırılmalar ve siyasi partilerin duruşu
Siyaset; toplum ve toplumda var olan siyasal eğilimler, istekler ile hassasiyetler dikkate alınarak yapılır. Toplumsal eğilimler demokrasi tarihi boyunca belirli sürelerde değişimin ötesinde kırılmalarla kendini göstermiştir. Türkiye’de toplumsal kırılmaları tetikleyen iki ana unsur olmuştur; Darbeler ve ekonomik krizler. Gerisi genelde tali unsurlar olarak kalmıştır. Çok partili sisteme geçişle başlayan kırılmalar darbeler ile günümüze gelmiştir. Özal’ı yıllardan itibaren demokrasi kültürünün gelişmesi ve dışa açılma gibi faktörler darbe tehdidini büyük oranda bu coğrafya da toprağa gömmüştür. Bu durum demokrasimiz için olumlu bir gelişmedir.
AKP’nin iktidara gelişiyle birlikte ilk yılları saymazsak ekonomik krizlerle birlikte Cumhuriyet paradigmasından vazgeçme gibi köklü paradigma değişikliği tehditleri, uygulamaları ve arkasından ucube partili Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemine geçiş gibi faktörler toplumsal fay hatlarımızda tarihte görülmediği kadar açılmasına sebep olmuştur.
Ülkemiz bugün sadece dip yapmış ekonomik krizle boğuşmuyor. Atatürk’le kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin başat gücü olan Türk milletinin ontolojik varlığı tartışılmaya açılmış, Cumhuriyetle elde edilen epistemolojik kazanımlar sulandırılmaya, yok edilmeye ve yumuşak geçişle başka bir paradigma ikame edilmek istenmektedir.
Toplumsal eğilimler adeta Türk milletini iki farklı dünya insanlarına dönüştürmüştür. Ucube başkanlık sistemi ülkenin parçalanmasına giden bu süreçte en etkili güç olmaktadır. Yaşanılan bu süreç siyasi partilerin hedeflerini aşmış devasa bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır. Seçim sisteminin başarıyı %50+1’e çıkarması partilerimizin ortak paydalarda buluşma zorunluluğunu da beraberinde getirmiştir.
Ülkemizde dayatılan Cumhur ittifakına karşın Millet ittifakı bu tehditi bertaraf etmek için oluşturulmuştur.
Siyasi partiler bu tehditi ortadan kaldırmak için özgün programlarıyla milletin huzuruna çıkarken, bu tehditi bertaraf etmek için de diğer siyasi partilerle güç birliği yapmak zorunda kaldılar.
AKP; demokrasiye, Cumhuriyetin değerlerine ve dahası Türk milletinin devletiyle bu coğrafyada egemen güç olmasını hiçbir zaman içine sindiremedi. Nitekim Atatürk ile başlayan andımızla T.C. ibareleriyle devam eden Türk izlerini bu coğrafyadan, gönüllerden silme mücadelesini sistematik şekilde sürdürmektedir. AKP sadece bir siyasi parti değil, aynı zamanda bu vatanda Türk egemenliğini sonlandırmak isteyen siyasal İslamcı öğretinin savunucusudur. İktidara geldiği günden itibaren bitmez tükenmez Türk düşmanlığı hızını kesmeden devam etmektedir. Dolayısıyla AKP iktidarına sandıkta son vermek bir istek değil her Türk evladı için bir mecburiyet haline gelmiştir. Şatafatlı Emevi saltanatıyla ülkeyi dipsiz bir kuyuya doğru sürüklemektedir…
MHP; ideolojisi ve duruşundan tamamen farklılaşmış bir parti olarak ibretlik uygulamalarıyla bütün vatan severleri hayrete ve şaşkınlığa sürüklemeye devam ediyor. Türk devletinin varlığını, Türk milletinin Cumhuriyetle elde edilen kazanımlarını bitirmeye yeminli bir partiyle ittifakını anlamak gerçekten zor. Parti içi demokrasi olmadığı zaman partinin adı ve ideolojisi ne olursa olsun egemen güçlerin kontrolüne nasıl girdiğine maalesef birçok siyasi partimiz örnektir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Türk milliyetçiler parti taassubunu aşarak gereğini yapacaklardır.
AKP ve MHP; toplumsal eğilim, istek ve beklentilerin dışına çıkarak taban kaybeden partiler olmaya devam ediyor… Ekonomik kriz kısmen de olsa paradigma değişikliği AKP’de oy kaybını devam ettirirken MHP yönetiminin AKP’ye biat anlayışı parti içinde çözülmeleri hızlandırmaktadır. Önümüzdeki süreçte bu iki partinin Türkiye’yi şekillendirme iddiası da olmayacaktır.
CHP; Cumhuriyeti kuran bir partidir. Ancak kurulduğu günden itibaren demokrasi ve özgürlükler ile terörü bir türlü ayırt etme noktasında istenileni vermemektedir. Toplumsal eğilimlerin hassasiyetlerini değil marjinal grupların isteklerine boyun eğen bir CHP olarak karşımızda durmaktadır.
CHP; bu ideolojik yaklaşımı ve milli hassasiyetler noktasındaki duruşuyla iktidar olamayacağı gerçeğini de kabul etmek gerekir. Türkiye’de sağ eğilimlerin %70’lere ulaşmasının da müsebbibi CHP’nin tutarsız politikaları olmuştur.
HDP; ideolojisi, kuruluş felsefesi ve amacı etnik bir devlet kurma üzerine kurgulanmış bir partidir. Dolayısıyla milli devletlerin hiçbir ve hiçbir demokrasi böylesi bölücü bir partiyi demokrasi adına savunamaz. Eğer ülkemizde adalet sistemi siyasallaşmamış olsaydı bu parti defalarca kapanırdı. Efendim, parti kapatma çözüm değildir deyip bu tür yapılara yol açmak süreç içinde demokrasiyi de rafa kaldırır. Terör ve onunla ilintili hiçbir kuruluşa bu coğrafyada iyi bakılamaz. Bakılırsa ülkenin bekası tehlikeye girer.
İYİ Parti; Türk siyasetinin tıkandığı, mühendislik oyunlarını algı operasyonlarıyla ülkede sanal bir dünya oluşturduğu süreçte kurulmuş Türk milletinin milli bir refleksidir. Ülkede ortaya çıkan kırılmalarla tarihte görülmemiş şekilde parçalanmaya giden bir süreçte ”memleket masası” teklifiyle kırılmaları onarmak normalleştirmek adına 83 milyon vatan evladını Yesevi sevgisiyle buluşturmak en büyük misyonu oldu.
İYİ Parti kutuplaşan toplumsal yapının tutkalı olmaya, vatan evlatlarını Türk milletinin egemenliğinde buluşturmak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı gibi şerefli bir organizasyonda yeniden konumlandırma mücadelesini vermektedir.
İYİ Parti; insanımızın hasret kaldığı demokraside, insan haklarına saygıda, hukukun üstünlüğünde buluşturmada ve şeffaflık hesap verebilirlik, liyakat gibi evrensel değerlerde bütünleşmek için tarihi misyonun gerçekleştirmeye devam ediyor.
Toplumsal yapının bu kadar kırılmalar yaşadığı bu süreçte yeni partilerin kuruluyor olması bir ihtiyaç değil, egemen güçlerin rakiplerini parçalamaya dönük bir mühendislik oyunudur. Zira toplumsal yapı eğilim ve istekleri, noktasında yeni partilere uygun bir pazar sunmamaktadır. Alacakları oylar en iyimser rakamla %3’ü geçemez. Ancak ucube sistemden dolayı %1’lik oyun bile çok belirleyici bir değeri vardır.
Önümüzdeki sürecin belirleyici iktidara yürüyen aktörü İYİ Parti olacaktır. İYİ Parti’de bu süreçte birliğini, beraberliğini koruyarak yeri geldiğinde öz eleştiri yapmaktan korkmadan her bir üyesini kucaklayarak ülkeyi huzura kavuşturmanın bilinciyle hareket etmek zorundadır.