‘Üniversiteler fuhuş yuvası…’ diyen bir akademisyen!
Selam tüm okuyuculara, bilime, ilime saygı duyan tüm aydın yüreklere…
Dün ben dahil birçok insanı dumura uğratan bir haberle sarsıldık. Gerçekten ilk duyduğumda inanamadım. Defalarca dinledim. ‘Hayır belki yanlış anlaşılmıştır, belki yanlış lanse edilmiştir’ diye defalarca dinledim.
Maalesef haber doğruydu…
Halbuki yanlış olmasını o kadar çok isterdim ki… Çünkü haber ilim irfan temsilcisi diye gördüğümüz bir meslek alanında görevli birindendi!
Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun söylemi…
Bölümü itibariyle tarihle alakalı bir gaf mı? Yok daha kötüsü! Sadece kendi üniversitesi değil ilim irfan öğrenmek, bir meslek sahibi olmak isteyen tüm üniversiteli gençlerimize karşı yapılabilecek en ağır hakareti yaptı… Televizyon kanallarından birinde bir açık oturuma katılan profesörümüz, konuşmasına önce üniversitelerin teknik ve fiziki açıdan yetersizliklerine değinerek başladı. Tamam dedim haklı, birçok üniversite açıldı ama yetersiz, bunda biz de hemfikiriz. Ama konuşmaya devam ederken öyle sanıyorum ki gaf yaptığını düşünerek konuşmanın yönünü farklı ve çok ciddi bir yöne kaydırmaya başladı… ‘Şu anki gençler hedonist’ dedi…
Pardon?
Bu genelleme yapılamaz. Fakat hocamız bu genellemeyi yaptı ve Z kuşağını hedonistlikle etiketledi. Hedonist neydi peki? En kısa tabiri hazcılık, haz için yaşayan insan demektir. Yani hayatını hazları doğrultusunda yaşayan kişi… Yok ama hocamız sözünü burada sonlandırmadı…
Hemen devamında ise, “Üniversiteler bir fuhuş yuvasıdır” dedi.
Üstelik bunu söylerken başlık olarak da devletin en üst kademesini sözlerine referans gösterdi… Diğer konuklar ve moderatör de birden bu söylemle şoka uğradılar. Onlar; yapmayın, o kadar da değil hocam dedikçe sayın profesörümüz sözlerini kanıtlama çabasındaydı hala…
Nasıl ya?
Siz bir profesör olarak öncelikle 175 bin akademisyeni orada karalıyorsunuz. Çünkü söyleminiz cehalet ve kin kusuyor. Bilinçli bir izleyicinin ”üniversiteler böyle akademisyenlerin elindeyse vay halimize” demesi olası bir durum…
Gelelim fuhuşla itham ettiğiniz üniversitelere ve üniversite gençliğine…
Anne babalar çocukları bu kurumlara gidip ilim irfan sahibi saygın inanlar olsun, devletine milletine faydalı bir vatandaş olsun diye çabalarken, gençler habire değişen eğitim ve sınav sistemiyle kahramanca baş etmeye çalışıp hayalleri olan bu kurumlara girmeye uğraşırken, nasıl bir söylem bu! Üstelik bir üniversitemizin profesörü söylüyor hatta böyle olduğuna ısrar ediyor…
Peki hocam ne yapalım o zaman?
Çocukları göndermeyelim. Hatta üniversiteye göndermeyeceksek ilköğretim ve liseye de gerek yok… Ee sonra… Ülke, gelişmişlik, bilim, kültür… En önemlisi geleceğimiz ne olacak hocam? Madem böyle büyük bir söz söylediniz, çözümünü de getirin lütfen. Malum siz bir profesörsünüz…
Tamam buna aklı başında kimse inanmaz diyelim. Ama ya sizin hocalığınıza güvenip kızını okutmayı düşünen, size inanan bir baba kızını okuldan alırsa ve o anne babalar bu söz havada kaldığı sürece çoğalırsa? Ya sizin gibi kariyerine güvendiğimiz birkaç kişi daha varsa? Ki sanırım bu daha da kötü…
Yazık, eğitim seviyemizi nasıl yukarılara çekeceğimizi, bilim ve teknolojideki duraksamamızı nasıl harekete geçireceğimizi konuşmamız, tartışmamız gerekirken neler konuşuyoruz…
TBMM’de birçok akademisyenimiz var, kaldı ki sayın Devlet Bahçeli de bunlardan biri. Öyle sanıyorum ki kendilerini de töhmet altında bırakan bu sözler karşısında gerekeni yapacaklardır….
Ve sayın profesörümüze buradan seslenirken son olarak şunu ifade etmek isterim ki; kimse benim, komşumun, Hakkari’deki Mehmet’in, Bingöl’deki Ayşe’nin, Sivas’taki Ali’nin, İzmir’deki Murat’ın, Rize’deki Havva’nın ve daha nicelerinin çocuklarına ve ülkemin gençlerine böyle bir hakarette bulunamaz, dahası bilim ve irfan yuvaları böyle bir muameleyi asla haketmez!
Üniversite gençliğimiz ve dolayısıyla bilim ve ilim yuvaları bu şekilde karalanırken atamızın geleceğimiz gördüğü gençleri her fırsatta nasıl onore ettiğini hatırlıyor muyuz acaba?
***
“Küçük hanımlar, küçük beyler!
Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız.
Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunu düşünerek, ona göre çalışınız.
Sizlerden çok şey bekliyoruz.”
Mustafa Kemal Atatürk