Zafer Partisi Sözcüsü Tunçer’den iktidara sert eleştiri
Zafer Partisi Parti Sözcüsü Av. Sevda Gül Tunçer, partisinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin önemli konulara değindi.
41 madencinin hayatını kaybettiği Amasra’daki facia ile ilgili iktidara eleştirilerde bulunan Zafer Partisi Sözcüsü Av. Tunçer, ”Almanya’da madenlerde hayatını kaybeden işçilerin sayısı 10 iken Türkiye’de maden kazalarında hayatını kaybeden işçi sayısı 678 olarak verilere yansımıştır. Şimdi Saraya soruyoruz; İş kazası Hans’ın fıtratında yokken Hasan’ın fıtratında mı var?” açıklamasında bulundu.
Zafer Partisi, cesur ve mücadeleci bir harekettir
Parti Sözcüsü Av. Sevda Gül Tunçer, ”Zafer Partisi, Türk milletinin bağrından çıkmış, cesur ve mücadeleci bir harekettir. Cesaretimiz ve boyun eğmeyişimiz Türk Milletinin asli özelliklerinin siyaseten tezahürüdür. Türk Milleti için mücadele etmekten asla yorulmayacağız. Gerçekleri söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz.” diye konuştu.
Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Av. Sevdagül Tunçer’in açıklaması şöyle:
”Bildiğiniz üzere AKP ve MHP’nin hazırladığı ve kamuoyunda “dezenformasyon yasası” olarak adlandırılan kanun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden, geçti. 29. Maddesiyle düşünce ve ifadeyi yayma hürriyetinin katili olan bu kanun Zafer Partisi’nin ve Türk milletinin gözünde AKP’nin ve Erdoğan’ın Türkiye’ye dayatmış olduğu ‘’SIKIYÖNETİM YASASI’’dır. Seçime çok kısa bir süre kala istibdat dönemini bile kıskandıracak ölçüde milletimize dayatılmak istenen bu baskı ve korku ikliminin Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti vasfına vereceği tahribat malumdur.
” (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Peki, şimdi şunu sormak gerekiyor?
Yanıltıcı bilgi nedir?
Gerçek olmayan bilgi nasıl ayırt edilir?
Ya da ayırt ediciler kimlerdir?
Paylaşılan haberde veya yorumda kişinin halk arasında endişe ve korku yaratmak amacıyla hareket ettiği nasıl tespit edilecektir?
Diyelim ki ben bir bilgiyi endişe yaratmak amacıyla paylaşmadım fakat endişe yarattı, buradaki niyeti neye göre tamamlayacağız.
Çok basit AKP’nin hoşuna gidip gitmemesine göre!
Muktedirin memnuniyet ölçeği ile failin belirleneceği bir yasa.!
Peki, neden çakma muhalefet meclisteki oylamaya tam kadro katılarak bu maddenin yasalaşmasına engel olmadı?
Neymiş, iktidar bloğunun zaten sayıca üstünlüğü varmış. Akıl alır gibi değil. Bırakın o zaman istifa edin, maaş da almayın. Zaten bir şeyi değiştiremeyeceksiniz.
Yapacağınız şey aldığınız oyların, aldığınız maaşın hakkını vermekti. Sizi, kendilerini temsil edesiniz diye meclise sokan insanların hakkı gasp edilirken sahip çıkmaktı.
Ey Saray rejimi:
Basın ve ifade özgürlüğü konularında Türkiye’nin dünyadaki itibarına ve güvenilirliğine verdiğiniz tahribat yetmedi mi sizlere?
İfade özgürlüğü konularında Türkiye’nin Uganda gibi ülkelerle yan yana anılması sizi hiç rahatsız etmiyor mu?
Neyse ki dün, kaçıncı maddeydi Engin bey? 29…
29. Maddeyi dün yürürlüğü durdurma talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini açıkladı Cumhuriyet Halk Partisi.
Konuyla da alakaları bu kadar işte.
Sürecin takipçisiyiz.
Değerli yurttaşlar
Bizim bu sıkıyönetim yasasını tartışmamız gerekirken, suni gündemler oluşturulmasını sizlerin takdirine bırakıyoruz.
Seçim günü geldiğinde sandıklarda yapılacak herhangi bir usulsüzlüğü görüp, bunu sosyal mecralarda dile getirdiğinizde bu haklı tutum ve davranışınız ilgili makamlarca ‘’dezenformasyon’’ olarak değerlendirilebilir ve ‘’Sıkıyönetim Yasası’’ marifetiyle hapis cezası alabilirsiniz. Böyle bir Türkiye manzarasında ifade özgürlüğünden ve seçim güvenliğinden nasıl bahsedebiliriz? Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli seçimlerinden birinin arifesinde böyle bir baskı ve korku ikliminin milletimize dayatılmasına ve milletimizin sindirilmeye çalışılmasına -çakma muhalefetin aksine- Zafer Partisi olarak samimiyetle dün karşı çıktık, bugün karşı çıkıyoruz ve yarın da karşı çıkmaya devam edeceğiz.
Zafer Partisi, Türk Milletinin bağrından çıkmış, cesur ve mücadeleci bir harekettir.
Cesaretimiz ve boyun eğmeyişimiz Türk Milletinin asli özelliklerinin siyaseten tezahürüdür. Türk milleti için mücadele etmekten asla yorulmayacağız. Gerçekleri söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz.
Saray rejimi, iktidarını koruyabilmek adına her geçen gün daha fazla sertleşiyor.
Fakat unutmayın ki milletimiz, seçim döneminde kendisini sindirmeye çalışarak saltanatını devam ettirebileceğini düşünen iktidardan ve iktidarın gizli destekçisi olan muhalefetten çok daha güçlü ve cesurdur.
Değerli Basın Mensupları,
Türkiye’de 24 Ocak kararlarıyla hayatımıza giren Neo-liberal politikaların uygulayıcısı olarak iktidara gelenler, son yirmi yılda devleti şirket gibi yönetmektedir. İktidar ve ortaklarının kurduğu bu rant düzeninin sonucunda Karaman/Ermenek’te, Kastamonu/Küre’de, Zonguldak’ta, Elbistan’da, Soma’da ve diğer birçok madenimizde meydana gelen facialarda yüzlerce canımızı kaybettik. Tüm bunlar yaşandıktan sonra her seferinde “Gerekli tedbirler alınacaktır.” sözünü veren yetkililer sözlerini tutmuşlar mıdır? Yoksa günü mü kurtarmıştır?
Maalesef 14 Ekim 2022 akşamında Bartın’ın Amasra ilçesinde TTK Madeninde yaşanan patlama sonucunda 41 madencimizi kaybettik.
Başın Sağ olsun Türk milleti, ruhun şad olsun madenci kardeşim.
Değerli Basın Mensupları,
Her seferinde AKP ve yandaşları tarafından Türkiye’yi kıskandığı söylenilen Almanya’da 2013 yılına kadar son kırk yıl boyunca yaşanan maden kazalarında hiç ölüm gerçekleşmemiştir. Almanya’da 2013 yılında 3 maden işçisinin hayatını kaybetmesiyle tüm madenlerin kapatılması konuşuluyor ve birkaç yıl içerisinde kömür madenciliğine son veriliyor.
Yine Almanya ile devam edelim. Almanya, 2008-2020 yılları arası Türkiye’nin 2.4 katı kömür üretmiş. Buna karşın Almanya’da madenlerde hayatını kaybeden işçilerin sayısı 10 iken Türkiye’de maden kazalarında hayatını kaybeden işçi sayısı 678 olarak verilere yansımıştır.
Şimdi Saraya soruyoruz; İş kazası Hans’ın fıtratında yokken Hasan’ın fıtratında mı var?
Bir iddiadır gidiyor; Türkiye’yi kıskanan başka bir ülke de Amerika.
Amerika Çalışma Bakanlığı verilerine göre 1930’da ABD madenlerinde ölümcül iş kazası sıklığı oranı 100 binde 320. Yine aynı kurumun 2020 yılı verilerine göre ölümcül iş kazası sıklık oranı 100 binde 7,8 olmuş.
ABD madenlerinde 100 binde 320 olan ölümcül kazası sıklığının aradan geçen 90 yıl da 100 binde 7,8’e düştüğü saptanmıştır.
Şimdi Saraya soruyoruz; İş kazası Mikail’in fıtratında var da neden Maykıl’ın fıtratında yok?
Aklı, mantığı ve vicdanı olanlar için cevap çok basit. Bu alanda İş sağlığı ve güvenliğini arttırmak için teknolojik gelişmeler takip edilmiş, denetlemeler yapılmış ve gerekli önlemler alınmış.
Hamdolsun, Almanya- Amerika bizi kıskanıyor, kıskanmasına da Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verileri hiç iç açıcı durumda gözükmemektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne göre Avrupa’da 2019-2021 yılları arasında maden sahasında en çok işçisini kaybeden ülke Türkiye. Bu süre zarfında 189 işçimiz Maden sahasında yaşamını yitirmiştir. Bu tablo karşısında hem üzgünüz hem kızgınız.
Kızgınız, çünkü Saray ve rantdaşları 2014’te 301 madencimizi kaybettiğimiz Soma Madeni cinayetinden ders çıkartmadı.
Kızgınız, çünkü basında da yer alan Sayıştay’ın 2019 raporu kaza riskinin arttığını apaçık ifade ediyor ancak yetkililer tarafından ciddiye alınmıyor ve gerekli tedbirler yerine getirilmiyor.
Değerli Basın Mensupları,
14 Ekim akşamı Bartın/Amasra’da yaşananlar ve yakın geçmişte maden sahalarında yaşananlar; kaza değil, kader değil, fıtrat değil, apaçık iş cinayetidir.
AKP iktidarının liyakatsiz yöneticilerin başında olduğu kurumlar görevlerini yerine getirememektedir. Devlet kurumlarının rolü, yüksek standartlarda çevresel ve sosyal denetimleri işinin ehli uzmanlara düzenli olarak yaptırmak ve iş sağlığı ve güvenliğini sağlamaktır.
İktidar işçi ölümleri için “Kader” ve “Fıtrat” diyerek işin içinden çıkmaya çalışsa da bu işten asla yırtamayacağı çok açıktır.
Biz Zafer Partisi olarak işçi ölümlerinin önlenebilme formülünün, “Kanuna uyarak”, “Gerekli denetimi yaparak”, “Bilimsel çalışmaların ışığında planlamayla” olduğunu biliyoruz ve yakın zamanda oturdukları koltuklara veda edecek olan iktidara hatırlatıyoruz. Bu düzen artık son bulmalıdır.
Bakın biz alın terinin ve emeğin yanındayız. Çevreyi koruyan, çalışanlarının sağlığını ve güvenliğini düşünen, topluma fayda sağlayan, uluslararası standartlarda yapılan madenciliği destekliyoruz.
Zafer Partisi iktidarında Enerji Bakanlığı çatısı altında sürdürülebilir enerji ve madencilik enstitüsü kuracağız.
Böylelikle, Uluslararası Çevresel ve Sosyal Etki Değerlendirme, Risk Değerlendirme, Kümülatif Etki Değerlendirme Raporları uzman komisyonlar tarafından hazırlanmadan hiçbir madencilik faaliyetine izin vermeyeceğiz.
Değerli Basın Mensupları,
Bildiğiniz üzere Zafer Partisi kurulduğundan bu yana Türkiye’de konuşulmayan ama konuşulması gereken birçok konuyu gündeme taşıyarak gündemi belirlemektedir.
Zafer Partisi kurulmadan önce, “Entegre edeceğiz.”, “Uluslararası hukuka aykırı”, “oğlum girişimcilik dersi veriyor.” ve “Ensarız-Muhaciriz” gibi ifadelerle üzeri örtülmeye çalışılan Türkiye’deki sığınmacı krizi, Zafer Partisi’nin kurulmasından sonra Türkiye’nin yeni gerçek gündemi olmuştur. Daha doğrusu Türk halkının gerçek gündemini biz siyaset arenasına taşıdık. Sonra çakma muhalefet peşimize takıldı “biz de biz de” demeye başladı, hatta iktidar dahi “ben Esad’la görüşürüm” noktasına geldi.
Yine çakma muhalefet Sansür Yasası’na toplumsal tepki vermezken Zafer Partisi olarak her gün, her an en üst perdeden “Zafer Sansür Tanımaz” diyerek AKP’nin bu sıkıyönetim yasasına karşı irade koyduk.
Bakın şimdi konuşmamız gereken bir konu daha var.
Bizi iyi dinleyin.
Daha resmi dilimiz Türkçeyi konuşamayan yabancılara peynir ekmek gibi vatandaşlık verilmesine, Türk milletinin kaderini belirleyecek 2023 seçimlerinde oy kullanacak olmalarına neden sessiz kalıyorsunuz? Neden bu hileyi görmezlikten, duymazlıktan geliyorsunuz?
Değerli Basın Mensupları,
Bildiğiniz üzere 2017 Kirli Referandumunda 2,5 milyon mühürsüz oy pusulası geçerli sayıldı ve 1 milyon 379 bin oy farkla sandıktan evet çıktı. O günden sonra Milletvekilinin de, bakanın da, Merkez Bankası Başkanı’nın da bir yetkisi kalmadı. Herkes Erdoğan oldu. Erdoğan her şey oldu.
1.733.155 yabancıya vatandaşlık verilmişken, hatta seçimlere kadar bu sayının 3 milyon olması hedeflenirken çakma muhalefet de “yok canım vatandaşlık verilenler öyle 400-500 bin gibi ciddi rakamlarda” değil diyerek ne yapmak istiyor? Ciddiye almanız için size kaç lazım? İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni 13 bin oy farkla kazandığınızı unuttunuz mu?
Bakın, bu yabancı seçmen sadece genel seçimlerde değil yerel seçimlerde de Türk Milletinin kaderini etkileyecek. Yarın, aldığınız belediyeleri geri verirseniz bunca suskunluktan sonra insan içine çıkamazsınız.
Önce getirdiler, sonra vatandaşlık verdiler, şimdi evlerimizin içine kadar soktular. Yarın bizlerle hiçbir ortak cefayı çekmemiş olanların oyları bizimkilerle aynı sandığa girecek ve kaderimizi tayin edecek.
Türkiye artık Erdoğan’ın yükünü taşıyamıyor ve bizler İktidar-muhalefet ortaklığıyla bir hileli secime daha sürükleniyoruz.
Genel Başkanımız Sn. Ümit Özdağ’ın, 2017 Kirli Referandumunda tek başına verdiği mücadeleyi, bugün yine Türk Milletinin hakkına sahip çıkmak için Zafer Partisi olarak sürdürüyoruz.
Zafer Partisi, İktidar ve Çakma Muhalefet arasında yıllardır süren kayıkçı kavgasında perdeyi kapatacak. Atı alan Üsküdar’ı geçemeyecek.
Değerli basın mensupları
Sözlerimi tamamlarken, kurulduğu 26 Ağustos 2021 tarihinden itibaren milletimizin sözcülüğünü üstlenen Zafer Partisi’ne desteğin çığ gibi büyüdüğünü gururla sizlerle paylaşmak istiyorum. Bundan sonra da Türk Milletinin sözcüsü olmaya, Türk Milletinin menfaat ve isteklerini en yüce amaç olarak benimseyip mücadele etmeye devam edeceğiz.
Zafer Türk Milletinin tabiatında var.
Zafer bizim tabiatımızda var!”